Her şey hayatın "bütünlüğü' içinde köklenir. Bu 'aidiyet" şekil, mana ve ifade verir; bu aidiyet insanın düşünen (Descartes), isteyen ve insiyakları içinde yaşayan (Freud) bir mahluk olmadan evvel içsel bir mizaç mahlûku olduğunu gösterir. İnsan ancak ‘mizaç insanı' olarak hayatın içindedir. Mizaç insanında suje ve obje ikiliği yoktur. Mizaç insanı olmak sıfatı ile eşya olmadan kurtulur, yaratıcı şahsiyet oluruz.