Devlet Ordu ve Toplumsal Cinsiyet

Militarizmin Cinsiyetçi Suretleri

Çiğdem Akgül

Militarizmin Cinsiyetçi Suretleri Gönderileri

Militarizmin Cinsiyetçi Suretleri kitaplarını, Militarizmin Cinsiyetçi Suretleri sözleri ve alıntılarını, Militarizmin Cinsiyetçi Suretleri yazarlarını, Militarizmin Cinsiyetçi Suretleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Askerî Eğitim Süreci
Türkiye örneğini ele alan Jenkins, komutana bağlı birliklerin belirli aralıklarla yerlerinin değiştirildiğini, bir subayın bir sonraki görevine aynı birlikte devam etmesinin çok düşük bir ihtimal olduğunu belirtir. Böylece, sadece bir tek komutana, bir tek bölge ve birliğe sıkı bir bağlılığın gelişmesine izin verilmemiş, bir bütün olarak orduya ve
Sayfa 76 - Dipnot YayınlarıKitabı okudu
Askerî Eğitim Süreci
“Askerlik, tamamen başka bir yaşam biçimi... Askerlik, istenilen karakterde ve fiziksel güçte üniformalılar yetiştirecek bir "Yap ve Yapma"lar demetidir." -Filipinler Silahlı Kuvvetleri, 1988 Erkeklerin, cinsiyetçi bir tanıma sahip vatanseverlik duygularıyla orduya katılmaları asker olmaları için yeterli değildir. Bir askerin ordu içindeki anlam ve önemi, görevini yerine getirme ölçütlerine göre belirlenir. Çünkü orduları öteki kurumlardan ayırt edici özellik, erkeklerin vatandaşlık görevlerine zorlanmalarından öte, askerin görevinin ölme ve öldürmeye hazır olma şartlarını içermesidir. Öyleyse askerin ölme ve öldürmeyi işlevsel kılacak özelliklere sahip olması gerekir. Bu sebepten sıradan bir erkek ile bir asker arasındaki fark, bir dönüşümü gerekli kılacak kadar derindir. Askerin toplumdaki bu ayırt edici işlevi doğrultusunda ordunun bir askerden beklediği ve istediği değerler, Connell'in kavramsallaştırdığı ve bir önceki bölümde değinilen hegemonik erkeklik tanım ile son derece uyumludur. Devletin bekasını ve egemenliğini koruma görevine paralel olarak bir asker için yapılan erkeklik tanımında, şiddet ve saldırganlık ön plana çıkarılır. Buna göre bir asker herşeyden önce, koruma görevi ile yükümlüdür. Korumak için güçlü ve sağlam olmalıdır. Bunun içinse cesaretli ve hırslı, atılgan ve saldırgan olması beklenir. Çünkü şiddetin, nefretin kol gezdiği bir savaş meydanı ancak böyle bir erkeği gerekli kılar. Böylece cinsel kimlik, toplumların erkeklerini savaşmaya yönelttiği bir araca dönüşür.
Sayfa 59 - Dipnot YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Emir-İtaat Çerçevesinde Disiplini Sağlama
Askeri disiplin, savaş meydanında etkin bir şiddet kullanımını, birliklerin verim ve kapasitesini düşürecek en ufak tereddüt, dikkatsizlik, isteksizlik, korku, heyecan, duygusallık gibi düzensizliğe neden olacak tehdit ve tehlikelerin sürekli engellenmesini, yani, davranışların öngörülebilir olmasını amaçlar. Shirley Ardener, “ruh sağlığı yerinde olan bir kişinin -Kadın veya erkek olsun- ölme ve öldürmeyi ürkütücü bulması, silah seslerinden korkup, içsel olarak savaş meydanından kaçması gerektiğini söylüyor." En önemli aşama da bu noktada başlamaktadır. Bir erkeğe silah kullanmayı, ateş etmeyi öğretmek yeterli değildir; sorun, onu bu silahların ardı arkasına patladığı alana çekmek, bir şeyler yapana kadar orada kalmasını, vazgeçmemesini, ayrıca çatışmanın seyrini değiştirebilecek zararlı bir saldırganlığa, başıboş bir cesarete geçit verilmemesini sağlamaktır. Ordunun istediği, yeterince saldırganlık ve şiddet kullanmak için yeterince Şehvettir. Bu yüzden, kendilerine söylenilenlere sorgusuz uyma ve emredileni yapmaları, askerlerden ilk beklenilendir. Her şey, önceden belirlenmiş bir disiplin çerçevesinde çizilerek, en ufacık bir tesadüf ve keyfiyete izin verilmez. Yaşamları ile ilgili her detaya karar verilerek, kendi başlarına karar almaları engellenir.
Sayfa 70 - Dipnot YayınlarıKitabı okudu
Bir Askerin Yaratılması
Erkeklerin bir gruba 'zorunlu alınması', boyun eğmesi, bireyselliğinin ve özgürlüğünün yitirilişi ile karşı karşıya kalma paradoksunu da barındırır. Üstelik bu durum, özgürlüğü tatmak, erkek olarak cesaret ve gücünü kanıtlama hevesi ile gelmiş erkeklerin, yıllardır kendilerine dair dinledikleri erkeklik hikayeleri ile örtüşmemektedir. Bu, bağımlılık, riayet, boyun eğme demektir. Bu yüzden askeri eğitim programı öngörülemeyen davranışları ve itirazları hesaba katarak şekillenmiştir. Askeri eğitim, insan davranışlarının, eylemlerinin rastlantısal olabilme halini, engellenmesi gereken bir durum olarak kabul eder. Bu yüzden her türlü iktidar, özgürlük, cesaret, şiddet arayışı ordu için uygun değildir; dahası bir kurum olarak ordunun ve militarizmin işlevselliği ve verimi için tehlikelidir. Öyleyse, olası isyan, karşı çıkış, tahammülsüzlükler durdurulmak zorundadır. Askerlik, ne zayıf, güçsüz, korkak - dişil değerleri barındıran erkekler, ne de uyumu bozacak fazla özerklik, cesaret arayışı ister. Bu dengenin tutturulabilmesi ise, uzun ve zahmetli bir sürece işaret eder. Bu öngörülerle şekillenen eğitim süreci, askerde karşı çıkışları engellemek adına koşulsuz itaati amaçlar; İtaati sağlamanın en etkili aracı ise; AŞAGILAMADIR.
Sayfa 69 - Dipnot YayınlarıKitabı okudu
McClinton gibi milliyetçilik üzerine çalışan kuramcılar, milliyetçi söylemde ulusun bir aileye benzetildiğini ve bu ailede kadın ve erkeğin kendilerine atfedilen geleneksel rollerini oynadıklarını belirtmişlerdir. Mosse, kadınlara yeni kurulan devlette, savaşçı erkeklere yardımcı, destek olma rolünün verildiğini; erkekler, ulus devlete savaşçı rolü ile aktif olarak katılırken, kadınların modern devlette geride bekleyenler olarak sessizliği ve ağırbaşlılığı temsil ettiklerini belirtir. Ayrıca yeni kurulan devletin coğrafi sınırları da kadın bedenine benzetilerek cinsiyetlendirilmiş ve cinselleştirilmiştir. "Vatanın, uğrunda sevilip, adanılacak ve de sahiplenilip korunacak bir kadın bedenine benzetilmesi" ile kadını erkeğin korumasına tabi kılan bir söylem yaratılır. Vatan, "ötekinin", "yabancının" saldırısından, işgalinden korunmalı, her zaman ulusun erkeklerine ait kalmalıdır. Ataerkil sistemin, koruyan, denetleyen, sahip olan, dölleyen gibi erkeklikle özdeşleştirdiği özellikler aracılığıyla erkek üstünlüğüne dayalı evlilik pratiği, aynı değerler eşliğinde yine bir erkek üstünlüğünü yansıtan askerlik pratiğine aktarılır. Erkeğin ailede iktidarı elinde tutmasını sağlayan namus, şeref, terbiye gibi ilkeler adı altında kullandığı şiddet, bu kez aynı ilkeler aracılığıyla devlet adına kışkırtılır ve yasal olarak onaylanır.
Sayfa 30 - Dipnot YayınlarıKitabı okudu
Savaşçı Yurttaşlar, Hegemonik Erkeklik ve Cinsiyetlendirilmiş Milliyetçilik
Savaş modern devletle birlikte tüm halkı daha yakından ilgilendirdiği için, savaşın nasıl sunulacağı önemlidir. Askere alınmış gençlerin ölümü, şiddet kullanmayı, maddi ve manevi kayıpları göze alacak bir fedakarlığa ikna edilmelerini sağlayacak ideolojik bir çerçeve gerekir. Modern ulus devletin ideolojisi milliyetçilik, ulus devletin mekânsal sınırları içinde ortaklık duygusu aşılamak üzere geliştirilmiştir. Yeni kurulan ulus devletlerde birlikteliği sağlamak üzere yapay benzeşmeler varsayılır. Buna bağlı olarak birçok yazar da ulusun bir hayal olduğuna ve bütünlük, ortaklık yaratma girişimi olarak suniliğine işaret etmiştir. Örneğin Anderson ulusu, "sınırlı ve egemen olarak hayal edilmiş bir topluluk"" şeklinde tanımlamış ve milliyetçiliğin de bu hayali olarak yaratılan ulusun, kurulmakta olan ya da kurulan devlet ile ilişkisini sağlayan bir anlatı olduğuna işaret etmiştir. Bu yaklaşımlara paralel, aslında "bu tür anlatıların gücü, anlatıların doğru olup olmamasında değil, doğru kabul edilip, gerçekliğine inanılmasında yatmaktadır. Böylece bu inançlar, ulus-devletin sınırlarını korumak adına yürüttüğü savaşma, öldürme ve dışlama gibi eylemleri için meşrulaştırıcı etken haline gelirler. Ulusal karakteri, sınırlar koyarak tanımlamak ve ulus-devletin idamesi adına yapılan savaşları meşrulaştırmak, "öteki" olanı vurgulamayı gerekli kılar.
Sayfa 29 - Dipnot YayınlarıKitabı okudu
Reklam
22 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.