Batı Siyasal Düşüncesinde Ulusalcılık Tasavvuru

Milliyetçilik: Bir Din

Carlton J. H. Hayes

Milliyetçilik: Bir Din Gönderileri

Milliyetçilik: Bir Din kitaplarını, Milliyetçilik: Bir Din sözleri ve alıntılarını, Milliyetçilik: Bir Din yazarlarını, Milliyetçilik: Bir Din yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Modern milliyetçilik evvela geleneksel olarak hrısityan olan halkların arasında ortaya çıktı ve bir din olarak mahiyeti gerği tarihi Hıristiyanlığın pek çok adet ve örfünü alarak kendi amaçlarına uydurdu. Tıpkı evrensel Kilise'ye olduğu gibi milli Devlete de necata erdirme misyonu ve ölümsüzlük atfedilmektedir. Millet baki kabul edilmekte, sadık evlatlarının ölümü olsa olsa onun ölümsüz ihtişamını arttırmaktadır.
Batı Avrupa'da mesafe katedişinden beri, modern milliyetçilik bir din mahiyeti kazanmış durumdadır.
Reklam
Türklerin çoğu müslüman kalmaya devam etti; ama İslamiyet artık kamuya değil ferde ait bir mesele haline geldi. İslamiyet'ten esirgenen ilgi ne Hıristiyanlığa ne de tabiat üstü başka bir dine yöneltildi. Milliyetçilik resmi Türk dini oldu. Aynı zamanda, ordu savaş düzeninde tutuldu; milli okul eğitimi ve propagandasına ağırlık verildi. Türk kitleler okuma yazma öğrendikçe, ders kitaplarından ve radyolardan, yüksek medeniyet kurmuş kadim Hititlerden (hoş bir efsane olarak) gelmiş ve çağlar boyu bir misyon üstlenmiş üstün bir ırka mensup olduklarını, şimdi büyük bir ırk ve büyük bir millet olarak bir krz daha üzerlerine düşeni yaptıklarını öğrendiler.
Slavperver milliyetçilerin formüle ve popülarize ettiği üzere, Ruslaştırmanın hedefi "tek kanun", "tek dil", "tek din"di. Bu süreç, 1863'deki Polonyalı ayaklanmasının ezilmesinin bir sonucu olarak önemli bir şekilde başladı ve 1880'lerde III. Aleksandr'ın yönetiminde ileri safhaya ulaştı.
Yine milli emperyalizm yüksek medeniyet adına insaniyetperver bir hareketi savunuyordu. Sarı humma, kolera ve diğer insan felaketlerinin istila ettiği bölgeleri temizlemek ve geri kalmış halklara düzenin nimetlerini, sağlık şartlarını, okul eğitimini, bilimi ve maddi "ilerleme"yi getirmek; tek kelimeyle insanlığı yükseltmek beyaz adamın vazifesi, diğer bir ifadeyle aşikar alınyazısıydı. Bilhassa İngilizler, emperyal hükümranlıklarının baş amacının yerli halkları kendilerini yönetecek bir hale getirmek, en sonunda belki de milli bağımsızlık için eğitmek olduğunu iddia ediyorlardı.
Bu zaman zarfında, Afrika kıtasının ve yerkürenin okyanuslarındaki adaların neredeyse tamamı ve Asya'nın çok geniş verimli milyonlarının çoğu, tam bir mal gibi, vesaetler veya "nüfuz alanları" olarak Avrupalı güçler arasında taksim edildi. Sonrasındaysa, sanki tüm dünya "Avrupalılaşma"ya mahkum olmuş gibiydi.
Reklam
44 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.