Bir şiir yazıldığında, bir aşk doğduğunda yer yerinden oynamaz oysa. Şairin kalbi şaire, aşıkın kalbi aşıka çünkü. Ama bir çocuk öldüğünde. Ne diye kıyamet kopmaz ki???
Ah eden aşık'ın niyazla da olsa nazla da olsa iltica ettiği yegane makam Allah' tır. Aşkın zikri; "Allah" diye başlar, "Allah!" nidalarının sonundaki ah gecesinin üzerinde kısalır ve derinleşir.
"İnsan olarak yaratılmışım.
Taş değilmişim, toprak, su, hava, ateş, değilmişim. Everest'te bir çicek, Ağrı'da bir kaya parçası, bir çalı horozu değilmişim.
Öyleyse seçilmişim..
En önemlisi de ölümlüymüşüm ben. Üstelik ölümlü olduğunu bilen tek canlıymışım..."
💛Her elim Nergis koktuğunda kulağımda tınlayan, gelip giden o dizeler: "Bir demet nergis al kendine. Ne olur böyle yapma. Kendine kıyma. Biliyorum senin için yanıyor. Onlarla aynı dili konuşmadığını zannettiğin bir kalabalığın ortasında, âcizliğinden muztarib, gittikçe içine kapanıyorsun. Her şeyden uzaklaşıyorsun."
"Tamam. Yorgunsun. Allah şahit, bilenler şahit, çok yorgunsun. Yaşanmakta olan bütün acılar gibi yaşanmış ve yaşanacak olan bütün acıların da kalbinin üzerine çöreklendiğini zannetmekten yorgunsun. Böyle bir yükü bu kalp taşımaz, biliyorsun. Ben de biliyorum. Ama, kaldır bu acıları benim kalbimin üzerinden Rabbim, diye bir dua da etmiyorsun.
Şu yeryüzünde uyduğum nadir öğütlerden biridir Nazan Bekiroğlu’nun: Bir demek nergis al kendine. Neler olur böyle yapma. Kendine kıyma. Telef olup gideceksin yoksa.” öğüdü.. Esirgeyip, bağışlıyor muyuz kendimizi o tartışılır ancak yine de senenin ilk nergisi bahçemizde..