Dini akideleri akılla ölçüp biçmek, şekillendirmek kuyumcu terazisiyle dağ’ı tartmaya benzer. Bu alanda akla asla güvenilmez. Bununla beraber sicim ve madde aleminde aklın verdiği hükümler doğrudur, bu alanda akla güvenilebilir
Çağımızda talim ve ders verme usulünü bilmeyen bir çok muallim ve müderris gördük. Bunlar derse daha yeni başlamış olan talebeleri, kapalı ve güç anlaşılır ilmî meselelerle karşı karşıya getiriyor, sonra talebelerin bu meseleleri zihinlerinde tutmalarını istiyor, bunun talebeler için doğru bir alıştırma şekli olduğunu sanıyor, bunun ezberlenmesiyle mükellef tutuyor. Sonunda verilmesi gereken bilgileri başlangıçta vermek suretiyle zihinleri alt-üst ediyorlar. Halbuki ilimde tedricilik ve basitten mürekkebe adım adım gitmek esastır. Buna riayet edilmezse, talebe ezberden ve anlamaktan aciz kalır, zihnen derslere hazırlanamaz, ilmin zor olduğuna kanaat getirir, o yüzden tembelleşir, kendini derse veremez, dersleri terkeder, ümitsizliğe düşer, hayal kırıklığına uğrar. Bu kanaat kendisine hakim oldu mu bir daha ilim tahsil edemez.