Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İbn Arabi ve Derrida ve Mevlanâ ve Başkaları Üzerine

Mülemmâ Düşünceler - 1

Recep Alpyağıl

Öne Çıkan Mülemmâ Düşünceler - 1 Gönderileri

Öne Çıkan Mülemmâ Düşünceler - 1 kitaplarını, öne çıkan Mülemmâ Düşünceler - 1 sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Mülemmâ Düşünceler - 1 yazarlarını, öne çıkan Mülemmâ Düşünceler - 1 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Alıntılanabilirlik ve Şeyleri yeniden yaratma
https://1000kitap.com/yazar/muhyiddin-arabi Bilgeliğinden
Jacques Derrida
Jacques Derrida
'ya uzanan yol
Toshihiko Izutsu
Toshihiko Izutsu
'nun Sufism and Taoism: A Comparative Study of Key Philosophical Concepts adlı kitabının Türkçeye çevrilmesinin ardından yaklaşık olarak on beş yıl geçti.* Bu kitabın önemi, adından da anlaşılacağı üzere, Akdeniz'in doğusundan başlayıp |aponya'ya kadar uzanan bir coğrafyanın, en azından birbiriyle karşılaştırılabilir kavramlar üzerinde düşündüğünü ileri sürmesinden kaynaklanır. Taoizmin, tahminen milattan önce dördüncü asırlar dolayında yer aldığı, İbn Arabi'nin de 13. asrın başında yaşadığı dikkate alındığında İzutsu'nun aslında yaklaşık 20 asırlık bir tarihsel aralıkta hareket ettiğini anlarız. Bu ilginç durum, şu vakıayla birleştiğinde daha da ilginç bir hale dönüşür: İslam mistisizminin, uzak doğu kökenli, harici referanslarının olmasının, onun meşruiyeti açısından sürekli sorun ola geldiği düşünülürse, İzutsu'nun Taoculuktaki anahtar terimlerle Islam tasavvufunun en önemli ismi lbn Arabi arasrnda koşutluklar kurmasına, kitabın tercümesinden bugüne değin geçen zaman zarfı içinde hiçbir eleştirinin gelmemiş olması, aksine kitabın baskılarını tekrarlaması dikkate değerdir. -----------------------------------------------
Sayfa 15 - İZ YAYINCILIKKitabı okuyacak
Derrida, bir yazının, yazı olarak anılabilmesi için, yazarının yokluğunda bile görevini yerine getirebiliyor olması gerektiğini düşünür. Bunu sağlayan şey de yeniden söylenebilirliktir. Yazıyı kimin yazdığı, hangi niyetle yazdığı bilinse bile söz konusu yazar yeniden okunabilir ve tekrar edilebilir olmalıdır. Bir yazıyı, sonsuz sayıdaki bağlamlar içinde yeniden tırnak işaretiyle alıntılayabilmeliyiz. Derrida için her gösterge ya da işaret asıl anlamından ve bağlamından koparıldığında bile, ona görevini yerine getirme olanağını veren metinsel aktarım olanağına, alıntılanabilirliğe, sahiptir. Bunun bir başka anlamı da şudur: her gösterge tırnak işaretleri içine alınabilir, belirli bir bağlamdan koparılabilir ve sınırsız sayıda yinelenebilir.* *Abdülkadir Güneytepe, J. R. Searle ve J. Derrida'da Anlam Sorunu: ''Olağan/Asalak Sözcelem Ayrımının Geçersizliği", Ankara: 2003, Basılmamış Master tezi, s.148.
Sayfa 26 - iz yayıncılıkKitabı okuyacak
Reklam
Önsöz
Bu mülemma metinlerde ömeğin
Jacques Derrida
Jacques Derrida
'yı, https://1000kitap.com/yazar/muhyiddin-arabi'yi okudukça daha iyi anladığımı, ikisinin birbirlerinin düşüncelerini sökmeye yardım ettiklerini (ya da tersi) düşündüm. Bumdurum diğer başkaları için de geçerlidir: Attar ile W. Benjamin'i,
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
ile
Gilles Deleuze
Gilles Deleuze
'i ... birlikte okudukça daha iyi anlamak mümkün göründü. Amacımız, sathi benzerlikleri dikkate alarak, bir şeyleri basitçe başka şeylere dönüştürmek değil elbette. Vakia büyük soruları yanıtlayacak da değiliz... Yanıtlamaktan öte, yeni ve küçük sorular gündeme getirebilme çabası vereceğiz: 'Acaba böyle düşünsek ne olur? Farklıkları esas alan yaklaşımların yanında kesişmeler üzerine kurulu bir yapı kursak, ortaya nasıl bir görünüm çıkardı? Coğrafya üstünlüğüniin dışında, farklı zaman ve mekanlarda yer alan büyükleri, "düşünce yolcuları olmak bakrmından Tanrı'yı arayan kimseler olmak bakımından algılayıp, onların rüchaniyetlerini yarıştırmak yerine, " yoldaş" olabileceklerini düşünsek! Açıkçası yola koyulduğumuz yer burası oldu.
Sayfa 12 - İZ YAYINCILIKKitabı okuyacak
...... İbn Arabi ve Derrida arasındaki bağda Kierkegaard bir köprü gibidir. Kierkegaard düşünce tarihinde özel bir yere sahip, bu yer nedeniyle olsa gerek, etrafına kümelenen düşünce ustalarının adı da bir hayli fazla. Bu anlamda, Heidegger'den Derrida'ya ve yine aynı geleneğin geriye doğru izi sürülerek Eckhart'a oradan da İbn Arabi'ye ulaşmak mümkün. (Derrida'nın da çok defa Kierkegaardcı olduğunu burada hatırlatmak isteriz.)
Sayfa 18 - iz yayıncılıkKitabı okuyacak
MÜLEMMA
Mülemmâ, sözlükte, "renk renk, alacalı olan" anlamına gelmektedir. Terim olarak ise özelikle Fars ve Türk edebiyatlarında Türkçe, Arapça ve Farsça söylenmiş beyit ve mısraların oluşturduğu şiirler hakkında kullanılır. Bir başka deyişle mülemmâ iki farklı dilden yararlanarak,  onları karıştırarak yazılmış bir şiir biçimini ifade eder.
Sayfa 9 - İz yayıncılıkKitabı okuyacak
Gah uykuya çekersin, gah sebeplere sürersin; gah varlık şehrine doğru atar, yuvarlarsın, gah yokluk çölüne. O da sahibine gah şükreder, gah feıyatlara koyulur, eyvahlar olsun der. Gah Leyla'nın hizmetine bakar, gah Tanrı sarhoşu, Tanrı delisi olur, Cana cefalar etmişsin, onu deliye divaneye döndürmüşsün; gah yalnızlık bucağına aşık etmişsin, gah gösterişe, riyaya düşürmüşsün. Gah altın ister o, gah tutar da başına topraklar serper, gah kendisini kayser sanır, gah yoksullar gıbi yamalı hırkalara bürünür. Ne acayib ağaçtır ki bazı kere elma verir, bahzı kere kabak; gah zehir verir, gah şeker gah derd verir, gah derman. Ne acayip ırmaktır ki gah su olur, gah kan, gah Ia'l renkli şarap kesilir, gah süt, gah da şifaIar veren bal Gah gönüIde bilgi dokur, gah gönülden bilgiyi söker, atar. Gah üstünlükler elde eder, gah hepsini de bela görür.
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin Rımi, Diavn-ı Kebir, c.1, çev. Abdulbaki Gölpınarlı (Ankara: Kültür Bakanlığ Yay., 1992), Y, s. 15.
İZ YAYINCILIKKitabı okuyacak
Reklam
MÜLEMMA
Denebilirse eğer mülemma, aralarında terkip gerektirmeyen iki veya daha fazla kültürün birlikte var olmasına izin veren kültürel bir biçimdir. Mülemma bir kopma kopukluk içermesine rağmen parçalanmaz, dağı|maz bütünlüğünü korur, tam olarak vav harfi glbi.* En az iki asırdrr açıktan açığa bir mülemma mutfağı içinde yer aldığımız inkar edilemeyecek bir gerçektir. Sürekli mukayeseler, sürekli gidip gelmeler var Doğu ve Batı arasında. Mülemma hem Doğu'yu hem de Batı'yr beraberinde gezdiren bir özne'nin bilinci gibidir. Başkasında olanın bizdeki muadilini arama, yoksa yamama heyecanı henüz tükenmiş değil, aksine daha da artan bir hızla devam ediyor. Hem de çok ''canalıcı bir surette".
Sayfa 12 - İZ YAYINCILIKKitabı okuyacak
Tekrarsız Tekrar : Kierkegaard Çağdaş felsefenin en netameli konularından biri olan tekrar Gilles Deleuze tarafından da, bir şekilde Kierkegaard'a referansla ele alınmrşhr. Bkz. Difference and Repetition, çev. P. Patton (London: Athlone,1994).
Sayfa 18 - iz yayıncılıkKitabı okuyacak
Müslüman teologları, bana, " Dekonstrüksiyon biz bunu yüzyıllardır biliyoruz ! " derken hayal edebiliyorum J. Derrida* * Jacques Derrida "Epoche and Faith: An lnterview wih Derrida", Derriila and Religion: Other Testaments, ed. Yhonne Sherwood - Kevin Hart (New York-London: Routledge,2005), s. 33.
Sayfa 15 - iz yayıncılıKitabı okuyacak
İlglnç bir tarzda, tarih bir başka kesitte yine farklı renkler üzerine kurulu olan bir mülemmayı karşımıza çıkarır. Farsça, Arapça mısralar içeren mülemma şiirler, Tanzimat'la birlikte, Fransızca, İngilizce, Almanca mülemmalara dönüşür. Tam da bu noktada şunu sormak istiyoruz: Mülemma dili, niçin tarihin kritik anlarında tekrar tekrar zuhur ediyor? Acaba, farklılığı içeren bu şiir birikimini daha ileri düzeyde bir kavramsallaştırmaya dönüştürebilir miyiz? Mülemmayı bir düşünüş biçiminin adı olarak görebilir miyiz? Devamla bir yaşama tarzının dili ve metaforu olarak... Kanaatimizce, bu edebi dil kendisine kaynaklık eden daha derin bir metafizik gramerin ürünüdür. Bu gramerde önemli olan, diller arası gidip gelmelerle değişebilen derin yapı ve dinamik etkileşimlere açrk olan esnekliktir. Bu yönüyle o, çok dilli, çok milliyetli Osmanlı kültürünün bir yansıması gibi durur.* ------------------------------------------------------------------- * Örneğın O. Okay Tanzimatın kendisini bir mülemma olarak görür: "Tanzimat devrinin hususiyetlerinden biri de doğu ve batı medeniyetinin, adetlerinin, külttürlerinin birbirine karışmasıdır. Buna bir sentezden ziyade eski tabiriyle mülemma demek daha yakışır. Bir kültür unsurunu benimsemek değil, sadece beğenmek, eskiden de vazgeçememek, fakat bir terkibe ulaşamamak. İşte Tanzimat'ın müemması budur.", M. Orhan Okay, Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Midhat Efendi (Ankaıa: Milli Egitim Bakanlığı, 1989), s, 343,
Sayfa 11 - İZ YAYINCILIKKitabı okuyacak
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.