Mor rengin yaklaştığını, ırmağın ağzına ulaştığını görüyordum ve bulutlarla kaplı gökyüzü, sonsuzluğa doğru olan yolculuğuna ara vermişti. Diğer insanların diğer kadınları seyrettiğini, ve şimdi ölü olan diğer kadınların da yaz musonlarının oluşumunu, geniş ve derin haliçlerin karşısındaki koyu pirinç tarlalarının arasından süzülen ırmakların üzerinde birdenbire patlak verişini seyrettiklerini görüyordum. Bu mor rengin bir yaz fırtınasını getireceğini görüyordum.
Kadının üzerine uzanmış ağlayan adamı görüyordum. Kadında sadece bir hareketsizlik gözleyebiliyordum. Umursamıyorum, hiçbir şey bilmiyorum, uyuyor olabilir, emin değilim.
E: Gittiğine göre beni hâlâ seviyorsun.
Yanıt yok.
E: Daima sevmek için mi gidiyorsun?
K: Bu aşkı asla ölene dek bizim kılamamanın, sana asla sahip olamamanın tapılası ıstırabında daima sevmek için gidiyorum.