Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Okul Sıkıntısı

Daniel Pennac

Okul Sıkıntısı Gönderileri

Okul Sıkıntısı kitaplarını, Okul Sıkıntısı sözleri ve alıntılarını, Okul Sıkıntısı yazarlarını, Okul Sıkıntısı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Evet, kendi pedagojik kovanımızın vızıltısını dinlemekten cesaretimizin kırıldığı zamanlarda içimizdeki dalgalanma bizi önce suçlu aramaya iter. Milli Eğitim, zaten herkesin kendi suçlusunu kolaylıkla işaret edebileceği bir yapıya sahiptir. "Anaokulunda bunlara doğru durmayı öğretmemişler mi yani?" diye sorar ilkokul öğretmeni, tilt
Sayfa 174Kitabı okudu
Bu öğretmenler bizlerle sadece bilgilerini değil, bilgi edinme isteğini de paylaşıyorlardı
Sayfa 251Kitabı okudu
Reklam
Anlayabilmek için başarmak gerekiyor. Piaget
Sayfa 261Kitabı okudu
Bilgi öncelikle tenseldir. Algılayan kulaklarımız ve gözlerimiz, aktaran ise ağzımızdır. Kuşkusuz bu bilgi bize kitaplardan gelir, ama kitaplar da bizden çıkar.
Sayfa 150Kitabı okudu
Sınıfımda, ne kadar mutlu saatler geçirdiğini söyleyen eski bir öğrencimle karşılaştığım sırada kendi kendime, karşı kaldırımda da hayatını kararttığım bir başkası dolaşıyor olabilir mi diye sorarım
Fakat öğretmen olduktan sonra, içgüdüsel olarak, kötü öğrencilerimi gelecekle tehdit etmenin boş bir uğraş olduğunu öğrendim.
Reklam
O zamanlar öğretmenlerin de zaman zaman bu süreklilik duygusuna kapıldıklarından habersizdim: Birbiri ardına değişen sınıfların önünde dönüp dolaşıp aynı şeyleri tekrarlamanın, gündelik ödev yükünün altında ezilmenin (Sisyphos'u bir tomar ödev taşırken mutlu düşünemeyiz!), öğretmenlerin mesleği terk etmeye karar verirken ilk olarak tekdüzeliği öne sürdüklerini bilmezdim. Öğrenciler gelip geçerken, bazı öğretmenlerin orada oturup kalmak yüzünden acı çektiklerini tahmin bile edemezdim... Öğretmenlerin de gelecekten endişe duyduklarını bilmezdim: Yüksek öğretmenlik sınavımı versem tezimi tamamlasam, fakülteye geçiş yapsam, havalanıp hazırlık sınıflarının başına konsam, araştırmacılığı seçsem, yurtdışına sıvışsam, kendimi yaratıcılığa versem, sektör değiştirsem, tonlarca kâğıt üreten bu şekilsiz sivilceli kindarları sonunda bir güzel terk etsem. Öğretmenlerin kendi geleceklerini tasarlamadıklarında kendi çocuklarının, evlatlarının yüksek ihtisaslarını düşündüklerini bilmezdim... Öğretmenlerin kafalarının da gelecekle tıka basa dolu olduğunu bilmezdim. Onları sadece benim geleceğimi yasaklamakla görevli insanlar zannederdim.
Gücü ellerinde bulunduran çoğunluğun o yırtıcı saflığı... Ah! Hangi konuda olursa olsun norm ve kuralları belirleyenler. Kültürel, ailevi, mesleki, siyasi, dini kurallar; klan, kulüp, çete, mahalle, sağlık kuralları, kas veya beyin normları... Standardın bekçileri, anlaşılmaz olanın kokusunu alır almaz nasıl da geri çekilip savunmaya geçerler, nasıl da direnirler, sanki evrensel bir komplo karşısında tek başına kalmışlardır! Kalıbın dışına çıkanın yarattığı tehdit korkusu...
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
Dışlanmışlık duygusu sadece bilmem kaçıncı çemberin de dışına itilmiş olan toplulukları etkilemez.
Sayfa 189Kitabı okudu
Oysa içerisinde yaşadığımız toplumda bir hiç olduğunda inanan ergen -yaşanmış bir deneyim bize en azından bunu öğretiyor- bir kurbandır.
Kendimizi kısıtlayıp, kendi kendimizi bir hiçe indirgiyoruz.
“Gezegenimiz üzerinde günümüzde beş tip çocuk yaşıyor:Bizde müşteri çocuk, başka gökler altında üretici çocuk, başka bir diyarda asker çocuk,fuhuş yapan çocuk ve metronun içbükey panolarında açlık ve terk edilmişlik okunan bakışlarının gölgesini belli aralıklarla dönem dönem bıkkınlığımızın üzerine düşüren, ölmekte olan çocuk. Bu beşinin tamamı da çocuk. Hepsi araç olarak kullanılıyor.”
"Bir hayli konuşkan ve güleç, hatta şakacı, sınıfın her kademesinden arkadaş edinen bir çocuktum. Elbette tembellerden oluşan arkadaşlardı bunlar, fakat sınıf birincileri de vardı aralarında. Önyargı nedir bilmezdim. Öğretmenler her şeyden çok, bu neşeli halimi eleştirirlerdi. Derslerdeki zayıflığa bir de küstahlık eklemek demekti bu. Bir tembelin gösterebileceği en ufak terbiye kuralı, uslu durmaktı. İdeali ise ölü doğmuş olmak. Yalnız, tabiri caizse hareketli oluşum benim için hayati bir meseleydi. Kendimle baş başa kalır kalmaz utancımdan dolayı kapıldığım üzüntüden kurtulmama vesile oluyordu oyun. Tanrım, hiçbir zaman "yapılması gerekeni yapamayan" tembelin utanç içerisinde yaşadığı o yalnızlık duygusu! Ve o kaçma arzusu... Erken yaşta kaçma isteğine kapılmıştım. Nereye? Aklım oldukça karışıktı. Kendimden kaçmak diyelim, ama gene de kendi içimde. Fakat başkaları tarafından kabul görecek bir ben'e doğru."
Sayfa 30 - can yayınlarıKitabı okudu
774 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.