Böylece yaralarını unutuyor, kaygısız, yaşamanın ölümsüzlüğünü tadıyordu; mezardayken, kaygı, umursama dediğimiz o ilmeğin içinden sıyrılmıştı. Çünkü kaygılanan, kendini berkitmek isteyen, didinip duran benliğini mezarda bırakmıştı. Şimdi bu kaygısız benliği unuyor, derisinin içinde bir bütün haline geliyor, arı bir yalnızlık -ölümsüzlüğün bir çeşidi olan arı bir yalnızlık- içinde kendi kendine gülümsüyordu.