Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914)

Şevket Pamuk

Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) Sözleri ve Alıntıları

Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) sözleri ve alıntılarını, Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) kitap alıntılarını, Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Saltanatının erken aşamalarından itibaren II. Mahmud, reformlarının önünde en önemli engeli oluşturan Yeniçeri Ocağı'nı kapatmak için uygun bir fırsat arıyordu. 1826 yılında Vaka-yı Hayriye olarak adlandırılan hamle sonucunda Yeniçeri Ocağı kapatıldıktan sonra, tagşişlerin önündeki em önemli engel de ortadan kalkmış oldu. Bu olaydan sadece iki yıl sonra, yine bir savaş ortamında devlet, Osmanlı tarihinin en büyük tagşişini başlatacak ve dört yıl gibi kısa bir süre içinde, kuruşun gümüş içeriğini yüzde 79 düşürecektir.
Sayfa 174 - İletişimKitabı okudu
Devletin gelirleri açısından bakıldığında, 1828-31 tagsişleri dönemin gözlemcileri tarafından çok başarılık kabul edildi. Bu başarıda en büyük pay sarraflar loncasından yükselerek, padişah tarafından Darphane-i amire'nin başına getirilen Ermeni sarraf Artin Kazaz'a verilmekteydi. Kazaz, aslında, 18. yüzyılın ikinci yarısıntan 1840'lara kadar Darphane-i Amire'yi yöneten bir dizi Ermeni sarraftan sadece biriydi. Yaşam öyküsünü anlatan çalışmalardan birinde, 1828-29 Rus Savaşı sırasında dönemin sadrazamının bakır sikke bastırmak istediği, ancak Kazaz'ın sikkelerin içinde hiç olmazsa bir miktar gümüş olması gerektiği konusunda padişahı ikna ettiği anlatıyor. Bu karar alındıktan sonra, Kazaz çok büyük miktarlarda beş kuruşluk bastırdı. Kazaz'a göre sikkelerde bir miktar gümüş olursa, bunların halk tarafından kabul edilmesi kolaylaşacağı gibi, devlet gelecekte yine tağşişe başvurarak ek gelir sağlayabilecekti.
Sayfa 174 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Sürgün politikası yalnız Rumeli yönünde uygulanmamıştır. Osmanlı arşivlerinde devlete karşı direnen Hıristiyan Balkan köylülerinin Anadolu’ya göçe zorlandığına ilişkin kayıtlara da rastlanmaktadır. Örneğin 15. yüzyılda Arnavutluk'taki bir köyün tüm halkı Trabzon yöresine sürgün yollanmıştır. Daha sonraki dönemlerin belgeleri arasında da ilginç örnekler görülmektedir. Ö rneğin 1572 tarihli bir fermanda kimi Anadolu vilayetlerindeki her 10 aileden birinin o sırada yeni fethedilmiş olan Kıbrıs’ta iskânı öngörülmekteydi. Bu uygulamanın ilk aşamasında topraksız veya az topraklı köylülerle göçerler, daha sonra da hükümlüler ve tefeciler Kıbrıs’a gönderilerek tarımsal üreticiler olarak yerleştirildiler.
Sayfa 22 - İletişimKitabı okudu
1930’larda başlattığı araştırmalarla Osmanlı dönemi iktisadi tarih çalışmalarının yolunu açan Ömer Lütfi Barkan, merkezi devletin yaptırdığı sayımların kaydedildiği tahrir defterlerini kullanarak ayrıntılı nüfus haritaları hazırlamıştır. Bu haritalar incelendiğinde 16. yüzyıl ortalarında Balkanlar nüfusunun yaklaşık dörtle birinin Müslüman olduğu görülmektedir.
Sayfa 21 - İletişimKitabı okudu
Tagşiş uygulamasında devlet tedavüldeki sikkeleri topluyor, bunların değerli maden içeriklerini azaltarak tekrar piyasaya sürüyordu. Bu işlem sonucunda daha fazla para basılabildiği için, aradaki fark hazineye gelir olarak kalıyordu. Her tagsiş sonrasında fiyatlar yükseliyor, değerli maden içeriği azaltılmış sikkelerin satın alma gücü azalıyordu. Ancak tagsiş uygulamalarının siyasal sınırları vardı. Üç ayda bir dağıtılan maaşları düşük ayarlı sikkelerle ödenen yeniçeriler ayaklanıyor, önde gelen yöneticilerin kellelerini istiyorlardı. Hızlı enflasyon, toplumsal ve siyasal bunalımları da beraberinde getiriyordu.
Sayfa 170 - İletişimKitabı okudu
Bu ilişki iki yönlüdür. Geçmişe bugünün bakış açısıyla yaklaşıyoruz ve yorumluyoruz. Ama tarihle ilgilenmemizin nedeni yalnızca geçmişi anlamak değil. Tarih aynı zamanda ileriye dönük bir bilim. Geçmişe ilişkin olarak yaptığımız açıklamalar, getirdiğimiz yorumlar bugüne de ışık tutuyor. Geçmiş toplumları anladığımız ölçüde bugünün toplumlarını da anlamak ve değiştirebilmek mümkün olacak.
Sayfa 14 - İletişimKitabı okudu
Reklam
1690lardan itibaren Osmanlı devleti iç piyasalarda kendi sikkelerinin egemenligini tekrar kurmaya çalıştı ve bunda bir ölçüde başarılı oldu. Osmanlı kuruşunun 1780'lere kadar istikrarını koruduğu söylenebilir. Bu olumlu en önemli nedeni, 18. yüzyılın ortalarındaki barış ortamında Osmanlı maliyesinin temel dengelerini koruyabilmesidir. Ancak III. Selim gelişmenin ve özellikle de II. Mahmud'un Avusturya, Rusya, Yunanistan, Mısır savaşlarıyla ve içerde derin siyasal bunalımlarla dolu saltanatları sırasında, kuruş da tagsişe uğramış ve hızla değer yitirmiştir. II. Mahmud 1808 yılında tahta çıktığında, Osmanlı kuruşunun içinde 5,9 gram gümüş bulunmaktaydı. Daha sonraki otuz yılda, kuruşun içerdiği gümüş miktarı kimi zaman hızlı, kimi zaman da yavaş bir biçimde azaldı. Osmanlı para biriminin gümüş içeriği 1831-32 yılında 0,5 gram ile en düşük düzeyine indikten sonra 1844 yılında da 1 grama çıktı. Böylece, 1808 ile 1844 yılları arasında kuruş, gümüş içeriğinin yüzde 83'ünü kaybetmiş oldu.
Sayfa 171 - İletişimKitabı okudu
1910'lara gelindiğinde iç ve dış pazarlar için tarımsal meta üretimi yaygınlaşmış, ortaya yeni üretim yapıları ve yeni birikim kaynakları çıkmıştı. Devlet adına vergi toplamak önemini yitirirken, büyük toprak mülkiyeti ve dış ticaret en önemli birikim kaynakları durumuna gelmiştir. Imparatorluğun dış ticaretini yabancı sermayedarlarla birlikte ellerinde tutan azınlık tüccarların gücü artmıştı.
Sayfa 239 - İletişimKitabı okudu
Osmanlı yöneticileri bu ticaret yollarının öneminin ve bu yolları denetime almanın sağlayacağı yararların farkındaydılar. Mısır’ın fethinden hemen sonra, 1525 yılında, yazdığı ayrıntılı raporda Osmanlı kaptanlarından Selman Reis, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'na açılmanın, bu denizlerde Portekizlilerle rekabete girişerek ticaret yollarından pay almanın devlet hazinesine sağlayacağı malî yararlara dikkati çekiyor, bu amaçla büyük bir donanma kurulmasını öneriyordu.
Sayfa 71 - İletişimKitabı okudu
Denizaşırı ticaret ve sömürgeler, 17. ve 18. yüzyıllarda pek çok Avrupa üllkesi için kâr ve birikim olanakları yaratmıştır. Ancak, iç yapıları yeni bir kapitalist sıçramaya en elverişli olan İngiltere için, sömürgeler ve dış pazarlar özel önem taşımaktaydı. Örneğin 18. yüzyılın ilk yarısında yünlü kumaş ve diğer mamul malların İngiltere'nin ihracatındaki payı yüzde 85'e ulaşmaktaydı. İngiltere'nin Kuzey Amerika'daki sömürgeleri de bu mamul mallar için önemli bir pazar oluşturuyordu. Öte yandan, 18. yüzyılda pamuklu tekstil dalında Hindistan, Avrupa ülkeleriyle rekabet edebilecek durumdaydı. Ancak, yüzyıl boyunca izledikleri korumacı politikalarla İngiliz hükümetleri, Hindistan'ın düşük fiyatlı pamuklu tekstil ürünlerinin İngiltere iç pazarına girmesini engellediler
Sayfa 139 - İletişimKitabı okudu
75 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.