Diliyle ve soyutluğuyla beni bunalımlardan bunalımlara sürükledi ama oldukça doyurucu bir okuma oldu. Yazar bireyin psikolojik çözümlemesinden yola çıkarak toplumun, daha doğrusu modern toplumun kendi özgürlüğünü devletin, kurumun, dinin, bir diktatörün veya herhangi birisine teslim etmesini açıklıyor. Bunu yaparken toplumun (modern batı toplumunun) orta çağ - rönesans - aydınlanma çağlarının özetini sunuyor okura. Dolayısıyla sosyolojik açıdan hızlandırılmış bir batı tarihi de okuyoruz. Luther ve Calvin'in çilecilik tutumunun kapitalizme zemin hazırlaması, onun da bireyin özgürlüğünü sağlamasını oldukça detaylı olarak anlatıyor. Fakat özgürlüğün olumsuz getirileri de var: modern insanda gördüğümüz soyutlanmışlık, yalnızlık ve kaygılı olma durumu... İşte özgürlüğün bu olumsuz yönleri de bizlerin bir otoriteye sığınmasına veya olan bitene duyarsızlaşmasına sebep oluyor. Elbette yazar bunu Freud, Karen Horney, Marcuse gibi isimlerin katıldığı ve katılmadığı düşüncelerini sunarak; sadomazoşizmi, yıkıcılığı, robot uyumluluğunu ve daha birçok (özgürlükten, dolayısıyla yalnızlığın ve kaygının pençesinden) kaçış mekanizmasını ele alıyor. Hitler ve faşizmin incelenmesine ise başlı başına bir bölüm ayırıyor. Kendime çok şey kattığım bir okuma oldu ama dili zordu. Bu yüzden Erich Fromm severlere ve toplumsal konulara ilgi duyanlara öneririm sadece. Ağustos ayı için bu kitabı seçen okuma grubumuza da teşekkür ederim :)
**Kitapta tadımı kaçıran nokta çeviride otorite yerine ''yetke'' sözcüğünün durmadan yinelenmesi ve kitabın kolayca ayrılıp birkaç sayfasının kopmasıydı (Payel Yayıncılık).