insan denilen varlığın ne kadar acımasız olabildiğini ; ince ,kültürlü, terbiyeli kişilerde (Tanrım!), hatta toplum tarafından asil ve şerefli insanlar olarak kabul görmüş kişilerde bile ne kadar gaddarca bir yan olabildiği gerçeğini gördükçe, derinden sarsıldı.
Sıradan bir devlet yazmanı Akakiy Akekiyeviç. Monoton bir hayatı var. Her gün birbirinin adeta kopyası. Çalışmaktan başkaca bir şeye zamanı yok.
Görünmez adamdan farksız Akekiyeviç.
Ne hissettiği, ne düşündüğü kimsenin umurunda değil. O kadar yalnız ki belki de sırf bu yüzden paraya, maddiyata takık tüketim toplumu insanlarına benziyor tıpkı.
....genç adam elleriyle yüzünü kapatıp insan denilen varlığın ne kadar acımasız olabildiği; ince kültürlü, terbiyeli kişilerde, (Tanrım!) hatta toplum tarafından asil ve şerefli insanlar olarak kabul görmüş kişilerde bile ne kadar gaddarca bir yan olabildiği gerçeğini gördükçe, derinden sarsıldı.
Dostoyevski’nin övdüğü, baş yapıtlar arasında olan meşhur kitap. Kitabın öyküsü çok kısa ama oldukça akıcı, sade bir dile sahip, her okurun beğenebileceği bir kitap.
Unvanına gelince (zira bizde her şeyden önce unvan beyan edilir), ebedî unvan danışmanı diye adlandırılan memurlardandı, hani şu bildiğimiz, kendilerini ısıramayacak kimselere yüklenmek gibi övgüye değer alışkanlıklar edinmiş birtakım yazarların
her fırsatta küçümseyerek alay ettiği ve sivri dillerine doladığı şu unvan danışmalarından işte!
DEVLET DAİRELERİNDEN…, fakat hangi daire olduğunu söylemeyelim daha iyi; zira her türlü devlet dairesi, alay, garnizon, yazı işleri, kısacası memur sınıfının her kesimi barut gibi; dünyada onlardan daha öfkelisi yok!