en bağlayıcı emek
kutsanmış bir bayrak altında
iki yakanı bir araya getirmeye
çalışmaktır.
başkalarıyla
niyet benzerliği
aptalı
kaşiften ayırır.bunu herhangi bir
bilardo salonunda,
hipodromda,
barda, üniversitede
ya da kodeste öğrenebilirsin.insanklar yağmurdan kaçar
ama su dolu küvetlerde
otururlar.milyonlarca insanın
hidrojen bombasından korkması
epey kasvetli
ancak
zaten yaşamıyorlar ki.yine de para kazanmaya
kadın kapmaya
mantıklı davranmaya çalışmayı
bırakmıyorlar.ve sonunda Büyük Barmen
olanca beyazlığı ve saflığı
gücü kuvveti ve gizemiyle öne eğilip
yeterince içtin, der,
tam da keyif almaya başladığında.
Bilirsiniz okula gidersiniz,
iyi bir eğitim alırsınız,
sonra işe girersiniz,
çalışırsınız, çalışırsınız.
Hayat çalışmaktır.
Bu bir çeşit iş ahlakıdır.
Ve bu onun için olmayacak bir şeydi, çünkü o sanatçıydı. Dolayısıyla her şeyin tersine gidiyordu. Ayrıca daha 4-5 yaşlarında küçük bir çocukken, neredeyse her gün ustura kayışıyla dayak yiyordu. Kısaca onun babası da bu dünyada pek çok insanın yaptığı gibi, kendi problemlerini çocuğundan çıkartan, hep kaybeden bir babaydı. Dolayısıyla O, bundan çok etkilenmişti. (Linda Lee Bukowski)
"bir piyano almayı düşünüyorum.
ama keman almayı da düşünüyorum fakat bir türlü karar veremiyorum."
"piyano al."
"öyle mi diyorsun?"
"evet."
bu konuyu düşünerek yürüyüp gidiyor.
ben de düşünmüştüm.
keman alırsa kemanını kaptığı gibi evime gelip hüzünlü müziğiyle kafamı ütüleyebilirdi.
şu anda, içlerinden tek bir insan bile kendilerini hiçliğe iten
nedeni bulup çıkaramıyor;
ve uzakta bir yerlerde
önemli kavanozlarını ikinci rafa yerleştiren
güneşin aydınlattığı kuru bir şarkıyı mırıldanan bir kadını
düşünüyorum çoğunlukla