Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Paşa Hanım

Samiha Ayverdi

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Türk gençliğindeki bu tehlikeli başıboşluk, daha doğrusu baştan kara gidiş, kütleyi düzensizliğe düşürüp dengesini bozarak ona ne türlü bir akibet hazırlamaktadır? Amma oturmamış, hatta pek anlaşılmamiş bir yeni düzen sevdası ile girişilen ve bu yolda yürüyenlerin, "özgürlük" diye adlandırdıkları kıyımla nerelere gitmekte bulunduğumuzu düşünenlerimizden ses beklemek de hakkımız değil midir?
Yeryüzünde ne güzelliğin sonu bulunur ne de çirkinliğin. İkisinin de biribirilerini tamamlamalarına rağmen aralarındaki geçimsizlik sürer gider. Bilhassa güzelliğin taraftarları ağır bastığı için, devamlı olarak çirkinliği harcar. İşte muhteşem bir malikane var ki, duvarları da, tavanları, kapı ve bacaları da nakışlar, süsler ve yaldızlarla bezenmiş olmasına rağmen, çöplüğü, pis suların aktığı çukurları da mevcuttur. Amma adları çirkinlik olan kısımları saklı, kapalı ve gözlerden uzak yerlere yerleştirilmiştir. Bu, güzelliğin çirkinliğe meydan okuyuşudur. Sen de ey insan oğlu, yaptığın hayratı, iyilikleri ve sevapları sayıp dökmekten çekinmezken, günahla rının, şenaat ve gaddarlıklarının ortaya çıkmaması için nasıl gayret ettiğini kul bilmese bile Allah'tan nasıl saklayabilirsin? Kaşın gözün, inci gibi parlayan dişlerin bir güzellik meşheri olduğu halde, çirkinliklerle dopdolu bağırsaklarının da gene karın zarı içinde saklanması, güzelliğin çirkinliğe olan savaşı ve galebesi sayılmaz mı?
Reklam
"Siz abdestsiz Kur'ân'a el sürmezsiniz ama Allah kelâmi olan âyetleri saymaz, yâni ona buna eziyet ve haksızlık edersiniz."
"Amma iş, ezbere ve güzel sesle Kur'ân-ı Kerîm okumakta değil, Kur'ân ahlakı ile yaşamaya gayret etmektedir."
"İnsan olmak, savaşta ve barışta insan olduğunu, insanca yaşamak ve ölmek gerektiğini unutmamaktı." ....
Kaşın, gözün, inci gibi parlayan dişlerin bir güzellik meşheri olduğu halde, çirkinliklerle dopdolu bağırsaklarının da gene karın zarı içinde saklanması, güzelliğin çirkinliğe olan savaşı ve galebesi sayılmaz mı?
Sayfa 117Kitabı okudu
Reklam
Üçüncü Sultan Murad'ın sarayı da, mudhiklerı, meddahlar, mukallitler ile dolup taşan hakani bir eğlence mahalli idi. Padişahın huzurunda hünerlerini ortaya dökmüş bir kıssahanın2 da marifetlerine karşılık kendisine ihsanda bulunulması tabii olduğu için, sıra bu noktaya gelip de, alacağı ihsanı reddeden mukallit: "Hayır hünkarım, ben altın değil, yüz değnek isterim!" deyince, padişah bu sözün mukallidin bir başka oyunu olduğunu zannederek pek hoşlanmış. Sebebini sorunca da, şu cevabı almış: "Hele elli değnek vurulsun, o zaman söylerim." Mukallit yere yıkılarak, elli değnek yiyince, sopalama işi tamam olmuş ve "Durun, bir ortağım vardır, geri kalanı şimdi ona vurun!" demiş. İşin neye varacağını merekla bekleyen padişah, ortağının kim olduğunu sorunca mukallit: "Saray-ı hümayun bostancılarından3 biridir ki, "Seni saraya ben tanıttım, aldığın caizenin4 yarısı benimdir," diyerek aldığım ihsanlara5 ortak olur ve elimden çekip alır. İşte bugünkü değneklerin yarısı da onun olması icap eder," karşılığını vermiş. Böylece de zekası ve dirayeti yüzünden, hem bostancıya haraç vermekten kurtulmuş hem de adama elli değnek yedirmek suretiyle ondan öc almış.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.