Ahmet Ümit”in en beğendiğim romanlarından biri. Kurgu çok güzel. Özellikle arkeolojiye meraklı olamların daha da çok ilgisini çekecektir.
Kazı almları ve arkeologların yaşamlarına dair fikir edinme imkanı sunuyor.
Ahmet Ümit ! Gerçekten Uluslar arası çapta bir yazar.
Böyle bir yazarın kendi doğduğum ülkede yetişmiş olması gurur verici.
Yazdığı romanların neredeyse hepsini okudum.
arkadaş bir tanesi bilemi bıkkınlık vermez !
Hepsimi demire dökülen yağ misali akıcı olur.
Okunması tavsiye ederim.
Puan 10/8
Öncelikle yorumum bazı yerleri spoilerli olacak o yüzden kitabı okumamış olan arkadaşım yorumumu okumamanı öneririm kitap uzun zamandır listemde olup okumak istediğim bir kitaptı daha önceki kitaplarında olduğu gibi bu kitapta da Ahmet ÜMİT'in dili çok akıcıydı olaylar heyecanlı başlıyor daha ilk sayfasından sizi etkisi altına alıyor
Ahmet Ümit'ten okuduğum bu ilk, muhteşem eseri soluksuz okudum. Daha ilk sayfadan son sayfasına kadar heyecanı dorukta yaşattı. Genç arkeologlar Fırat Nehri kenarında, kazı çalışması yaparlar. M.Ö 700 yıllarında Patasana isimli bir adamın yazdığı mektup niteliğindeki tabletleri meydana çıkarmaya başlarlar. Ne kalem, ne kağıt, Patasana kireçten yapılma pişirilmiş tabletlere farklı dilde yazmıştır bunları. İngiliz çevirmen bunları çevirir. Yazdıkları, hikayesi, yazarın yarattığı yer, mekan, geçmiş ve geleceği harmanlaması oldukça büyüleyiciydi. Altı çizilecek çok cümlesi vardı. Başlarda Patasana'yı çok sevmeye başlamıştım. Ama aşık bir insanın, kaybetmiş, kalbi hınçla, kibirle dolmuş bir insanın ne raddeye gelebileceğini okuyoruz kitapta. Diğer yandan kazı yapılan yerde meydana gelen cinayetler, baş karakterin kuşkuları, her karakterin hikayesi etkileyiciydi. İnsana ders veren bir kitaptı. Tarihle harmanlanmış bu kitabı herkesin okumasını öneririm. O kadar sevdim ki gerçekten yaşanmış gibi bağlandım romana. Pdf okuduğum için de üzüldüm. Bu kitap herkesin kitaplığında yer almalı.
Oysa insanın dinden, bilimden, sanattan, felsefeden etkilenerek olumlu yönde değişmesi içi boş, pembe bîr düşten başka bir şey değildir. İnsanı asıl etkileyen ne din, ne sanat, ne bilimdir. İnsanı asıl etkileyen olgu, Ölümdür.
'"Deli adam' dediysek, 'kötü adam' demedik. Asıl akıllıdan korkmak lazım. Deli dedikleri kişi, hırsızların, uğursuzların kuşatmasında bunalmış kişidir. Zavallının aklını kaçırmaktan başka çaresi kalmamıştır. Onun öfkesi adama zarar vermez.
Verse verse kendine verir."
"Haklı olabilirsin ama" dedi, "binlerce yıllık ilkel bir düşünüş biçiminin yarattığı
bir alışkanlık olsa da, saçma sapan bir yanılsama sayılsa da, insana mutluluktan çok acı verse de aşksız geçmiş bir ömür bence fakir bir yaşamdır."
Aşk ulaşamayacağın birini abartarak,
onun kafandaki ideal kişi olduğunu sanarak, tutkuyla bağlanmaktır. Aradaki
engeller ne kadar artarsa bu yanılsama o kadar tutkulu olacaktır.
Aşkın nasıl yakıcı, nasıl vazgeçilmez,
insanı mutluluktan çıldırtan bir duygu olduğunu bilmez değilim. Ama aşk kışın
açan bir güneşe benzer ya da yazın sıcağında ansızın dökülüveren tatlı sağanağa. Ne kadar delice bir güzelliğe, yaşamı soluk soluğa yaşatan bir tutkuya sahip olsa da geçicidir. Nasıl ki kışın açan güneşin ömrü kısacıksa, nasıl ki yazın yağan sağanak toprağı bile doğru dürüst ıslatmadan kesiliverirse, aşk da birdenbire bitiverir.
Gaziantep’teki antik Hitit kazılarında geçen bir cinayet romanı demek bu kitaba biraz haksızlık olur .örgü bir cinayet etrafında dönüyor evet ,ancak her Ahmet Ümit kitabında olduğu gibi çok zengin alt mesajlarla,alt hikayelerle ,kendine özgü çeşitli karakterlerle dolu çok zengin bir roman.ülkenin asıl zenginliği olan farklı etnik kökenlerin nasıl kaşınıp kanatıldığını çok güzel bir yerden anlatılmış .