Siz zevkinizi, saraylarınızı, cariyelerinizi çoğaltmak için çalan hırsızlarsınız. Ben de bir memleketin haksızlığına, adaletsizliğine "seni korumak için alıyoruz,, diyip zorla halktan vergi diye çaldıkları paraları karı, şenlik, donanma, ziyafetlerde yiyen sana ve erkânına karşı baş kaldıran ilk uğru, ilk hırsızım. Benim adım "Uğru!",, "Hırsız!",, sizin nâmınız, adınız "bey, padişah, vezir-i azam, devletlû",, Siz hırsızlığınızı en büyük namussuzluğu yaparak Allah'ın kitabına adaletine, kanunlarına uydurursunuz!..
Sonbahar yaklaşıyor, yaz elden gidiyordu. O Cuma sabahı güneş, tabiî güzelliklerini bin bir şairin anlatıp bitiremedikleri güzel İstanbul'un üstüne bütün renklerini yayarak Çamlıca sırtlarından doğru fışkırıyordu.
Yurt, memleket, millet kelimelerini kimseye öğretmemişlerdi.
"Türk!,, kelimesinden iğrenilirdi. "Vatan!,, kelimesinin ise lûgat ta bile yeri yoktu. Yalnız birşey vardı:
Padişah!