Rus edebiyatının ilk tarih felsefesi romanı kabul edilen Petersburg, 1905 yılı ekim ayının bir günlük zaman diliminde bir senatör ve oğlunun yaşadığı olayları anlatıyor. Tıpkı Döblin’in Berlin Alexander Meydanı’nda yaptığı gibi, adından da anlaşılacağı üzere, Beliy romanın odağına Petersburg’u yerleştiriyor ve şehrin somut tasvirlerinin yanı sıra, insanların Petersburg algıları ve hayalleri üzerinden Rusya’nın siyasi portresini çiziyor. Renkleri ve sembolleri kullanarak o kadar güçlü bir atmosfer yaratarak yapıyor ki bunu, adeta şehrin havasını soluyorsunuz romanı okurken. Sürükleyici bir kurgu ve şiirsel bir dille Rusya’nın 20.yy başı siyasi tarihine tanıklık ediyor, Bolşevik Devrimi’ne giden yola nasıl girildiğini görüyorsunuz. Puşkin, Gogol ve Dostoyevski etkilerini yoğun olarak gördüğümüz roman, anlatım ve kullanılan teknikler itibarıyla hem klasik hem de modern roman izlerini taşıyor. Bence Ecinniler romanı (ki ne Suç ve Ceza ne Karamazov Kardeşler, Dostoyevski’nin en güçlü eseri Ecinnilerdir), 19.yy Rus edebiyatı ve Rusya’sı için neyse Petersburg da 20.yy için o. Bu iki kitap gerçekten hem edebi açıdan başyapıt, hem siyasi tarihin edebiyata yansıması nasıl olur dersi veriyor. Rus edebiyatına ilgi duyan herkese muhakkak tavsiye ederim. Sabri Gürses’e bu eseri dilimize kazandırdığı ve sadece Rus diline değil; sanatı, tarihi ve kültürüne olan hakimiyetini gösteren dipnotları için teşekkür ederim.