Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar

Engin Geçtan

Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar Gönderileri

Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar kitaplarını, Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar sözleri ve alıntılarını, Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar yazarlarını, Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tarih boyunca bu denli ilgi görmüş olmasına ve günümüzde ileri uygarlık düzeyine erişmiş bazı ülkelerde en önemli sağlık sorunu olarak kabul edilmesine karşın, çağdaş insanın normaldışı davranışlar konusundaki bilgisi, diğer birçok konuda sahip olduğu bilgiye oranla oldukça yetersiz kalmış ya da bazı yanlış kavrarnlara saplanmıştır
İnsan dıştan gelen uyaranlara tepki gösteren bir robot değil, etkin bir kişilik sistemidir
Reklam
Ne var ki, kimi insanın Ay’a gidip kiminin açlıktan öldüğü bir dünyada, kapsamlı halk sağlığı programları- nın uygulanabileceği güne dek, Freud’un vaktiyle belirttiği bir gerçeği de yaşamak zorundayız: Uygarlığın karşılığı nevrozla ödenir!
Yukarıda da belirtildiği gibi, somut sistemleri oluşturan birim- ler daha alt düzeydeki sistemlerden oluşur. Örneğin, tüm canlı sistemlerin en alt düzeydeki sistemi hücredir. Hücre ise atom ve moleküllerden oluşur. Organlar, doku niteliğini almış hücreler- den, organizmalar organlardan, gruplar organizmalardan, top- lumlar gruplardan oluşur. Toplumlar bir araya gelerek uluslarüs- tü örgütleri oluştururlar. Sistemlerin düzeyi yükseldikçe canlı ve cansız alt-sistemleri birlikte içerir, örneğin gezegenleri ve yıldız sistemlerini de kapsar.
Bilgi daima bir göndericiden, bir alıcıya aktarılır. Bu aktarma bir aktarıcı yoluyla sağlanır. Örneğin, yazılı bir kağıt, konuşmayı aktaran ses dalgaları, kromozomlarda genetik belirleyicileri taşı- yan DNA molekülleri, radyo dalgaları, bir hormonun molekülleri ya da bir kapı kilidinin dişleri birer aktarıcıdır. Toplumsal sistem- lerde para da bir tür bilgi aktarıcıdır. Yaşayan sistemlerde mad- de-enerji ile bilgi aktanını sürekli bir akış içindedirler. Ancak, bu akış içerisinde belirli bir konuda iletişim olabilmesi için, alıcının iletişim içindeki madde-enerji ya da bilgi aktanını öğelerinden bi- rine tepki verebilir durumda olması gerekir
Psikiyatri, çağlar boyunca olduğu gibi günümüzde de, insanı ele alan diğer bilim dallarından farklı olarak, zihin ve bedenjkili- sinin getirdiği çelişkiye bir çözüm aramak durumundadır. Kav- ramsal yönden her zaman var olmuş olan bu farklılık, insanı nes- nel açıdan ele alan biyoloji ile insanı genellikle öznel yöntemlerle inceleyebilen dinamik psikiyatri arasında da gözlemlenmektedir. Örneğin, insana ilişkin belirli bir konuyu biyolojik yönden ele alan bilimsel çalışmalarda, aynı konuyu psikiyatri yönünden ele alan çalışmalara genellikle hiç değinilmez.
Reklam
Modern tıbbın babası olarak anılan Hipokrat (İ.Ö. 460-357), insan bedeninin tanrıların gazabına uğradığına inanmadığını açıklamış, ruhsal bozuklukların da doğal nedenlerle oluştuğu ve bunların diğer bedensel hastalıklar gibi tedavi edilmesi gerektiği görüşünü savunmuştur. Kafa travmalarının hareket ve duyu bozuk luklarına yol açabildiğine işaret eden Hipokrat, kalıtımın önemi üzerinde de durmuştur. Hipokrat, hastalarını her gün incelemiş ve günlük gözlemlerini ayrıntılı klinik raporlar halinde yazmıştır. Hipokrat, hastanın kişiliğini anlamada rüyaların önemini de fark etmişti. Bundan ötürü psikanaliz ekolünün en önemli kavramlarından birinin ilk kez onun tarafından tanımlanmış olduğu söylenebilir
Plato’nun (İ.Ö. 429-347) geliştirdiği önerileri de katabiliriz. Plato, bu insanların yaptıklarından sorumlu tutulamayacaklarını, normal kişilere verilen cezaların onlara uygulanmamasını, bu insanların kent içinde kendi başlarına dolaşmamalarını, aileleri tarafından en iyi biçimde bakılmalarını ve bunda ihmal gösteren ailelerden ceza alınması gerektiğini vurgulamıştır. Plato, farklılıklar psikolojisinin de öncüsü sayılabilir: Devlet adlı yapıtında insanların zihinsel gelişim ve diğer yetenekler yönünden gösterdikleri farklılıkların önemini açıklamış ve bireyin düşünce ve davranışlarında toplumsal ve kültürel etkenierin rolünden söz etmiştir
Ortaçağ’ın ikinci yarısında, Avrupa’da yaygın bir grup davranış bozukluğu türü sıklıkla görülmekteydi. İnsandan insana geçen ve geniş insan kitlelerini etkileyen bu salgınlar, çağdaş anlayışımıza göre kitle histerileri olarak nitelendirilebilir. İtalya’ da tarantizm, Almanya’ da St. Vitus dansı olarak anılmış olan ve daha çok dans manileri biçiminde ortaya çıkan bu grup histerileri, sakin bir yaz gününde bir kişinin adeta arı sokmuşçasına yerinden sıçramasıyla başlıyordu. Aynı anda çevredeki diğer insanlar da buna katılarak sıçramaya başlıyor, yollara fırlıyorlardı. Kısa bir süre içinde tüm kasaba halkı meydanlarda sıçrıyor, dans ediyor, titriyor, bazıları ise giysilerini yırtıp soyunuyor, yerlerde yuvarlanıyor, birbirlerine vuruyor, bazen bol şarap içip şarkılar söylüyorlardı. İlginç bir diğer histeri salgını ise, daha çok kırsal bölgelerde görülen likantropi idi. Bu tür histeride bir grup insan, kendi lerini kurt sanıyor ve kurtlara benzer davranışlar gösteriyorlardı.
Yirminci yüzyılın başlarında, beyin patolojisinin ruhsal hastalıkların tek nedeni olduğu görüşüne karşı çıkan yeni ve devrimci bir düşüncenin belirmeye başladığı görülür. Bu yaklaşım, bazı ruhsal bozuklukların organik kökenli olmayıp psikolojik nedenlerle oluştuğu görüşünü savunmakta idi. Örneğin, günlük yaşamın olağan nitelikteki engellenmeleri ve çatışmaları bazen aşılamaz görünebilir ve kişi böyle durumlara uyum sağlama çabasıyla sağlıksız yollara başvurabilir. Psikolojik görüşlerin başlangıç noktasını, hipnoz ve telkinin histeriyle ilişkisini inceleyen çalışmaların oluşturduğu söylenebilir.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.