Reşo Ağa, " bilesiz ki, ben size Kanlımağarada bir sır verdim, emme bu dakkadan itibaren, kulaklarıyzla kurşun aktı,.. Ve diliyiz koptu. Emme gözüyüz şimşek gibi çakacak...!
Köy sanki denizin ortasında bir gemi idi ve gemi sakinleri karaya çıkmadan, aynı gemi içinde birbirleri arasında yaşıyorlardı. Büyük kentlerde hatalar ve günahlar kalabalıklara karışırken, burada her hata ve günah bir kurşunla bastırılıyordu.
- Onlardan bize ne ! Herkes hakkı olan kadar yaşamalı.
- Peki hakkın ölçüsünü, kim ve ne kadar belirleyecek?
- Kader.
- Her kes kaderine razı olacak mı? Ve kaderine razı olmayanlar nasıl karşılanacak ?
Kızın yüzündeki kremler, dudağındaki ruj, saçındaki boyalar ve sırtındaki giysiler hep, ama hep, boş kafasına uzanacak dilleri kesen bir makastı sanki.