Psikanaliz ve Ses

Sahibinin Sesi

Mladen Dolar

Sahibinin Sesi Gönderileri

Sahibinin Sesi kitaplarını, Sahibinin Sesi sözleri ve alıntılarını, Sahibinin Sesi yazarlarını, Sahibinin Sesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sükût büyük çaba gerektirir; öyle bir etik ihsas eder ki birinci ilkesi şudur: "Söyleyecek daha iyi bir şeyimiz, sükûttan daha iyi bir şeyimiz olmadıkca sükûtu bozmamalıyız. "
Sayfa 155Kitabı okudu
Dü­şük çoğaltım kalitesi anlamı çözmeyi zorlaştırıyordu,ama ses -tam da bıraktığı asli insanlık intihasıyla- herkesi anında kavramış ve ev­rensel bir huşu yaratmıştı. Fakat bu ses-etkisi, pürüzsüz bir mekanik nedensellikle değil, nedensellikteki gizemli bir sıçrama, bir ihlal, ak­sayan bir nedensellik, nedenini aşan bir ses-etkisi yoluyla üretiliyor­du; ses bu noktada bir yarığın, kayıp bir halkanın, neden-sonuç ağın­daki bir gediğin yerini alır. Sloganlar konusundaki benzersiz hüne­riyle Lacan şöyle der:"Sadece aksayan bir şeyde neden vardır"
Reklam
Bu makine ancak Freud'un "tekinsiz" sözcüğüyle tarif edilebilen etkiler yaratmaya devam etmiştir. Bir makinenin, tümüyle mekanik yollardan, ses ve konuşma kadar insana özgü bir şey üretebilmesini sağlayan gedikte bir tekinsizlik vardır. Etki, mekanik kökeninden kurtulup bir fazlalık olarak işlemeye başlayabiliyordur adeta -tam da makinede­ ki hayalet gibi; sanki tam bir nedeni olmayan bir etki, açıklanabilir nedenini geride bırakan bir etki vardır- ve sesin, tekrar tekrar geri döneceğim garip özelliklerinden bir tanesi budur.
ŞÖYLE BİR HİKÂYE VARDIR: Bir muharebenin ortasında, siperlerde bir bölük İtalyan askeri ve "hücum!" emri veren İtalyan bir komutan varmış. Hengâmenin ortasında sesini duyurabilmek için anlaşılır bir sesle bağırmış komutan, ama hiçbir şey olmamış, kimse yerinden kıpırdamamış. Bunun üzerine sinirlenen komutan daha yüksek sesle haykırmış: "Hücum!" Yine kıpırdayan olmamış. Fıkralarda bir hare­ket olması için bir şeyin üç defa olması gerektiğinden, sesini daha da yükseltip bağırmış: "Hücum!" Bu noktada siperlerden bir yanıt gel­ miş, takdir dolu ufacık bir ses yükselmiş: "Che bella voce!/Ne güzel bir ses!" Bu hikâye ses problemi için geçici bir giriş kapısı olabilir. İlk dü­zeyde, başarısız bir celp, çağırma hikâyesidir bu. Askerler ötekinin hitabında, çağrısında, görev çağrısında kendilerini tanıyamaz, ona uygun davranmazlar. Bunda askerlerin İtalyan olmasının da belli bir payı vardır tabii; haklarındaki rivayete, yeryüzündeki en cesur asker­ler olmadıkları şeklindeki imgelerine uygun hareket ederler -...hikayemizin bir siyaseten doğruculuk örneği olmadığı da belli, örtük bir şovenizmle ve ulus klişeleriyle haşır neşir. Neyse; emir sonuç ver­mez, muhatapları iletilen anlamda kendilerini tanımayıp, bunun ye­rine mecraya, yani sese odaklanırlar. Dikkatin sese yönelmesi, çağır­mayı ve simgesel yetkinin üstlenilmesini, görev aktarımını aksatır.
Aristoteles'i takip edersek, salt ses hayvanlar ve insanlarda ortak olan şeydir, insanın hayvani parçasıdır. Hayvanlarla insanların paylaştığı deneyimler olan acı ve hazza işaret edebilir sadece. Ama söz (logos) işaret etmekle kalmaz, ifade eder ya da daha da iyisi, açığa vurur: Yararlı (faydalı) ve zararlıyı ve bunun sonucu olarak haklı ve haksızı, iyi ve kötüyü açığa vurur. Yumruk yiyen biri, gayet tabii haykırabilir, yani acısını dışa vurmak için bir ses çıkarabilir; bir at ya da köpek de bunu yapar. Ama aynı zamanda şunu diyebilir: "Bana yanlış yapıldı" (kötü muamele, zarar gördüm) ve böylece söz, doğru/yanlış ölçüsünü ortaya çıkarır. Sadece hisleri dışa vurmakla kalmaz, bir yargı standardı ortaya çıkarır.
"Besbelli ki insan, arılardan ya da sürü halinde yaşayan diğer hayvanların herhangi birinden daha siyasal bir hayvandır. Sıkça söylediğimiz gibi, doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz ve konuşma yetisi bahşettiği tek hayvan da insandır. Salt ses (phone) acı ya da haz belirtisinden başka bir şey olmayıp, dolayısıyla diğer hayvanlarda da bulunurken (zira doğalan, acı ve hazzı algılamaya ve bu algılan birbirlerine sezdirmelerine elverişlidir, bundan öteye gitmez), konuşma kabiliyeti yararlı ve zararlı olanı, dolayısıyla da haklı ve haksız olanı ortaya koymak için tasarlanmıştır. Ve insanın ayırt edici bir özelliği, herhangi bir iyi/kötü, haklı/haksız vb. anlayışının sadece onda olmasıdır; bu anlayışa sahip canlı varlıkların birliği de, bir aile ya da devlet oluşturur. (Aristoteles- Politika 2001,1253a 7-18; Türkçesi: 1993: 9-10, çeviri değiştirildi)"
Sayfa 107
Reklam
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.