Sahip Olmadığımız Şeyin Keyfini Sürmek Gönderileri
Sahip Olmadığımız Şeyin Keyfini Sürmek kitaplarını, Sahip Olmadığımız Şeyin Keyfini Sürmek sözleri ve alıntılarını, Sahip Olmadığımız Şeyin Keyfini Sürmek yazarlarını, Sahip Olmadığımız Şeyin Keyfini Sürmek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sonuç: Ölüm Dürtüsü Toplumu
İyiden ziyade keyif temelinde hareket ettiğimizde, bu basitçe keyfe ayrıcalık tanıyan bir toplum inşa ettigimiz anlamına gelmez. Cinsel faaliyete, uyuşturucu kullanımına, gıda tüketimine veya düpedüz oyun oynamaya kısıtlamalar getirmeyen açık bir toplum, bizimkinden daha keyifli bir toplum olmayacaktır. 1960'ların akıbetinin can sıkıcı bir netlikte gösterdiği gibi, bu keyif alma kabiliyetimizi zayıflatacak bir patikadır. Keyfe dolaylı bir yoldan ulaşmamız gerekir. Ölüm dürtüsünü temel alan bir toplum ne daha iyi bir toplum, ne daha az ıstırap barındıran bir toplum olmayacaktır. Sürekli olarak iyi uğruna fedakârlık yapılan bir toplum yerine, iyinin keyif uğruna feda edildiği bir toplum olacaktır. Ölüm dürtüsünü temel alan bir toplum, kayıp nesneden yalnizca kayıp olduğu sürece keyif alabileceğimizi tanımamıza imkân verecektir.
Sayfa 449Kitabı okudu
Sonuç: Ölüm Dürtüsü Toplumu
Ölüm dürtüsünden kaçıp iyinin peşine düşmenin temel problemi, bizi kendi keyfimizin nerede yattığını göremediğimiz bir konuma yerleştirmesidir. Nihai keyfi elde edeceğimiz bir gelecek varsaydığımızda (bu ister kusursuz metayı satın almakla, aşkın bir romantik birliktelikle olsun, ister sonsuz bir cennete ulaşma imgesiyle), ölüm dürtüsünün kısmi keyfinin yerini gelecekteki bir tam keyif ideali alır. Ölüm dürtüsüne teslimiyetimizden tümüyle keyif almak söz konusu bile değildir. Kendi keyif alma tarzımıza daima yabancılaşmış halde kalırız. Adrian Johnston layıkıyla ifade ettiği gibi, “dürtünün önündeki engellerin sınırsızca ‘aşılması' keyiften keyif almayı sağlamaz”. Dürtümüzü tam olarak gerçekleştirmemize mani olan engellerle ilişkimizi dönüştürebiliriz ama. Bu engelleri dışsal bir sınırdan ziyade ölüm dürtüsünün içsel ürünü olarak görebiliriz.
Sayfa 446Kitabı okudu
11. Kayıp İmleyen Meselesi
Juan-David Nasio'nun dikkat çektiği gibi, psikanalitik işlemin amacı budur. Şöyle der Nasio: “Analizden önce, kayıp bir türlü kapanmayan bir yara gibidir, benzer şekilde analizin sonunda da bir kayıp olmasına karşın, bu sefer yaratıcı etkiler barındıran bir kesik şeklindedir”. Anlamdaki boşluk bereketli, keyif aldığımız bir sınıra dönüşür. Nasio’nun ifadesinden de çıkarabileceğimiz gibi, bu tür bir tanıma psikanalitik klinikle sınırlı değildir. Psikanalitik düşünceyi kendi durumumuza uygulayabildiğimiz her yerde mümkünüdür. Kliniğin mantığını alıp politik pratiğimizde devreye sokabiliriz. Aslına bakarsanız, bu mantık sahici politikanın ayrılmaz bir parçasıdır.
Sayfa 441Kitabı okudu
11. Kayıp İmleyen Meselesi
... neyin dışarıda bırakıldığının farkında olmak ve saygı duymak, ama tamamen içerilmesinin imkânsızlığını da tanımak. Bu tutum kendini çeşitlilik ideolojisinde gösterir. Bunu şöyle örneklendirebiliriz; beyaz fetihle kaybolan Kızılderili kültürünün farklarına saygı göstermeli - hatta onu öğrenmeli, belki de bazı yönlerini benimsemeliyiz. İslami
Sayfa 430-1Kitabı okudu
10. İnancın Zorunluluğu
Özgürlük sınırlarla karşılaşıyor değildir, o sınırları koyan şeyin ta kendisidir; varlığın özgür olduğunu doğrulayan şey sınır koyma eylemidir.
411Kitabı okudu
10. İnancın Zorunluluğu
Bilinçdışı bir Tanrı insan özgürlüğünün olmazsa olmaz koşuludur. Özgürlük anlam yapısının bir bilgisizlik noktası içermesine bağlıdır. Bu nokta, anlamlı her ifadeyi tamamlayan, gerekçelendiren bir imleyen olan ikili imleyenin yokluğunun bir sonucudur. Anlam alanini kapatacak son sözcüğün - bilinçdışı bir Tanrı'nın işgal ettiği yokluk pozisyonunun- eksikliği özgür özneler üretir, çünkü bu alanın nihai sorumluluğunun hiçbir ötekine ait olmadığını ima eder. Bir ikili imleyenin (perde arkasında ipleri elinde tutan bir varlığın, bilinçli bir Tanrı'nın) yokluğunda nihai sorumluluk öznenin ken. disine aittir.
Sayfa 409-10Kitabı okudu