Eğer insan yalnızca "sahip olduğu" şeylerden ibaretse, onları yitirdiğinde, kendini de yitirecek, kim olduğunu bilmeyecektir. Böylece yaşamı yanlış kurmanın sonucunda ortaya yenilmiş, moralsiz, yıkık ve acınacak bir insan çıkar. "Olmak" kavramında ise sahip olunan şeylerin kaybedileceğinden doğan endişe ve korku yoktur. Olduğum gibiysem ve kişiliğim "olmak" tarafından belirleniyorsa kimse benden bunu alamaz ve kişiliğimin yıkılma tehlikesi doğmaz. Odak noktamı ve davranışlarımı yönlendiren güdüleri, kendi içimde bulurum.
Erich Fromm Spinoza akıldışı tutkular tarafından güdülenen ve dav ranışlarını bu tür ihtiraslan doğrultusunda ayarlayanların, ruhen hasta olduklarını söyler. Eğer optimum bir gelişmeye ulaşmış sak, yalnızca özgür, güçlü, akıllı ve neşeli değil, aynı zamanda psişik yönden de sağlıklı oluruz.
Sahip Olmak ya da Olmak
Ne kadar azsan, yaşamını ne kadar az görkemli kurmuşsan, o kadar çok şeyin var demektir ve görkemsiz yaşamın o kadar büyüktür.
Karl Marx
..Eğer Avrupa 13. yy.daki ruhu devam ettirebilse ve bilimsel düşünce bu anlayıştan kopmadan gelişebilseydi, belki bugünkünden daha iyi bir yerde olurduk. Ama ne yazık ki akıl yararcı zekâya, bireysellik ise bencilliğe dönüşmüş ve topkumdaki hümanist ruh yok olmuştur. Böylece Hristiyanlaştırma süreci sona ermiş, Avrupa o eski cehalet ve dinsizlik devrine dönmüştür.
Erich Fromm’un ‘Sahip Olmak ya da Olmak’ kitabında şöyle bir ifade geçiyordu “ Sevgiye sahip olabileceğini sanma hatası, onların birbirlerini sevmelerine engel olup sevgiyi yok etmiştir”