Saptırılmış Vasiyetler

Milan Kundera

En Beğenilen Saptırılmış Vasiyetler Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Saptırılmış Vasiyetler sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Saptırılmış Vasiyetler kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İlk davada (Kafka'nın romanda anlattığı dava) mahkeme suçu belirtmeksizin K.'yınsuçlamaktadır. Kafkologlar birinin gerekçesi açıklanmaksızın suçlanmasına şaşırmıyorlar ve bu duyulmamış buluşun ne akla yatkınlığı üzerinde düşünmekte, ne de güzelliğini değerlendirmekte acele ediyorlar. Bunun yerine, yeni bir davada savcı rolü oynamaya başlıyorlar ve bu kez sanığın gerçek suçunu saptamak amacıyla K.'nın aleyhine kendileri dava açıyorlar. Brod: Sevme yeteneği yoktur! Goldstücker: Yaşamının makineleşmesini onayladı! Vialatte: Nişanını bozdu! Kendilerine şu onuru vermek gerekir: K.'nın aleyhine açtıkları dava, birincisi kadar Kafkavaridir. Çünkü K., birinci davada hiçbir şeyle suçlanmıyor, ikinci davada ise herhangi bir şeyden dolayı suçlanmaktadır; ikisi de aynı kapıya çıkar, çünkü iki durumda da bir şey ortadadır: K., bir suç işlediği için değil, fakat suçlandığı için suçludur. Suçlanmıştır, öyleyse ölmelidir.
İnsan yaşadığı şeyin ne olduğunu bilmeden ölür.
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
Dava, sanığın yaşamının sınırları içinde kalmadığı için de mutlaktır. Amcası, K.'ya şöyle der: “Mahkemeyi kaybedecek olursan toplumdan atılacaksın ve seninle birlikte bütün akrabaların.” Bir Yahudinin suçluluğu, bütün zamanların Yahudilerinin suçluluğunu içerir; sınıfsal kökenin etkisine ilişkin komünist öğreti, anababaların, büyük anababaların hatalarını da sanığın suçuna katar; Sartre, sömürgecilik suçlamasıyla Avrupa'yı yargıladığı davada sömürgelileri (sömürgelerde yaşayan Avrupalıları) suçlamaz, ama Avrupa'yı, bütün Avrupa'yı, bütün zamanların Avrupa'sini suçlar; çünkü “her birimizin içinde sömürgeli vardır”, çünkü “bizde, bir insan demek bir suç ortağı demektir, çünkü sömürgenin sömürülmesinden hepimiz yararlandık.”
Tolstoy'da, insan, değişim gücüne, düşlemine ve zekâsına sahip olduğu oranda daha çok kendisidir, daha çok bireydir. Buna karşılık, Lenin'e, Avrupa'ya, vb., karşı tutum değiştirdiklerini gördüğüm kişiler, birey olmayışlarında ortaya çıkıyorlar, kendilerini ele veriyorlar. Bu değişim ne onların yaratışıdır, ne buluşlarıdır, ne kaprisleridir, ne sürprizleridir, ne düşünceleridir, ne de delilikleridir; şiirsizdir bu değişim; değişen tarih anlayışına göre çok nesirsel bir hiza ve istikamete bakıştır; bir konum ayarlamasından başka bir şey değildir. Bu nedenle onlar bunun farkına bile varmıyorlar; sonuçta, hep aynı kişiler olarak kalıyorlar: Her zaman gerçeğin içindeler, içinde bulundukları çevrede ne düşünülmesi gerekiyorsa onu düşünüyorlar; kendi benlerindeki herhangi bir öze yaklaşmak için değil, ama başkalarıyla karışmak için değişiyorlar; değişim onların değişmeden kalmalarını sağlıyor.
“Şeytan Ayetleri”nin ikinci bölümü (yani muhammedi ve islamın doğuşunu betimleyen, suçlanan bölüm) romanda Gibreel Farishta’nın bir “düşü” olarak dile getirilmektedir; daha sonra, Gibreel Farishta bu düşten yola çıkarak tapon bir film yapacak ve başmelek rolünü de kendisi oynayacaktır. Öykü böylece iki kez göreceleştirilmekte (ilkin bir düş olarak, daha sonra başarısızlığa uğrayacak “kötü” bir film olarak) ve dolayısıyla bir olumlama (sav) olarak değil, ama “oyunsal” bir “bulgulama” gibi sunulmaktadır. Kaba bir bulgu mu? Bunu kabul etmiyorum: Yaşamımda ilk kez, islam dininin ve islam dünyasının “şiiri”ni anlamamı sağladı.
Bir tanrıtanımaz olarak yetiştim ve komünizmin en karanlık yıllarında, horlanan hristiyanları gördüğüm güne kadar böyle olmaktan hoşlandım. İlk gençliğimin kışkırtıcı ve neşeli tanrıtanımazlığı bir gençlik budalalığı gibi birden uçup gitti. İnançlı dostlarımı anlıyordum artık ve dayanılma duygusu ile coşkuya kapılıp, kimi zaman onlarla birlikte ayine katılıyordum. Böyle davranarak, yazgılarımızı yönlendiren bir tanrının var olduğu düşüncesine ulaşmıyordum. Her ne olursa olsun, onun hakkında ne bilebilirdim? Ve onlar, inananlar, onun hakkında ne bilebilirlerdi? Emin olduklarından emin miydiler? Benim inançsızlığımla onların inancının garip bir şekilde birbirine yakın olduğu tuhaf ve mutlu bir duygu içinde kilisede oturuyordum.
Reklam
149 öğeden 171 ile 149 arasındakiler gösteriliyor.