Abdülaziz bir gün yine Camlı Köşk’ten (Dolomabahçe Sarayı) sokağa bakarken, aşağıda tablasını koyarak müşteri bekleyen bir simitçi görmüş. Simitçinin pejmürde kıyafeti, soluk fesiyle yemenisine, ayakta yırtık çarıklarına bakarak dönmüş, etrafında halka çeviren mabeyincilerine gür sesiyle, ‘Gel!’ demiş ve onları camın önüne çekip simitçiyi göstererek, “Millet millet dedikleri işte şu herif değil mi?” demiş.