#serephita #balzac // Balzac diyor ki; "Seraphita benim ustalık eserim olacaktır. Bir Goriot Baba her gün yazılabilir ama Seraphita gibi bir yapıt bir ömürde ancak bir kez ortaya çıkar." Balzac gibi bir usta, kendi kitabı için böyle bir söylemde bulunuyorsa o eser elbette okuyucuda büyük merak uyandırıyor.
Biz tabi 6.yaramaz çocuktan sonra okuyunca araba farı görmüş tavşan gibi kalakaldık kızlarla. Kızgın kumlardan serin sulara atlayınca buharlaştık :) Arka arkaya farklı tarzlarda okuyayım diyenler için biçilmiş kaftan, iki uç kutup.
Balzac denince aklınıza direk şu gelsin; muazzam bir tasvir gücü, olağanüstü bir hayal gücü. On dokuzuncu yüzyılın başlarında Norveç dağlarının eteklerinde bulunan bir köyde geçiyor hikaye. Mistik öğelerle bezeli, doğa üstü bir varlığı konu edinen, edebi bir kurgu okuyoruz Balzac’tan. Köyün güzel kızı Minna, yakışıklı delikanlısı Wilfrid ve Minna’nın babası Rahip Becker’ın ortak noktası her birinin farklı duygu ve düşüncelerle Seraphita’ya (doğaüstü varlık) olan bağlılıkları. Rahip duruma daha sorgulayıcı yaklaşsada, Wilfrid ve Minna’nın hayranlıkları oldukça güçlü. Din, dünya, öteki dünya, varoluş ve dünyevi alışkanlıklar üzerine kaleme alınan, kişiyi sıkça düşünmeye sevk eden, ruh görüsünün maddeden ve varlıktan ayrılması gerektiğini vurgulayan, dolu dolu bir kitap.
Çok dikkatle, sakin bir yerde okunması gerekiyor, diğer türlü kavramsal bütünlüğü yakalamak zor. Oku-geç kitaplardan değil.