Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şeytan Tangosu

Laszlo Krasznahorkai

En Eski Şeytan Tangosu Sözleri ve Alıntıları

En Eski Şeytan Tangosu sözleri ve alıntılarını, en eski Şeytan Tangosu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“durumların birbirine nasıl bağlı olduğunu gülümseyerek belirledi; bu olaylar artık birbirlerine rastlantı sonucu ve gelişigüzel bağlanmıyor, aradaki boşluğa, dile getirilemeyecek kadar güzel, anlamlı bir köprü kuruyordu.”
Sayfa 159 - EstikeKitabı okudu
Diriliyoruz
“İki saat,” diyerek ferahlattı arkadaşını, uzun boylu olan “büyük olasılıkla her ikisi yanlış olsa da saat, aynı anda iki türlü zamanı birden gösterir. Bizimki işte şu,” -ve olağanüstü uzun, ince ve zarif işaretparmağıyla yukarıyı gösterdi- "abartılı biçimde geri kalır, şu dışarıdaki ise... zamanı değil, muhtaçlığın sonsuza kadar sürebilirliğini ölçer ve bizim de bu işte elimizden olsa olsa bir filizin yağmura karşı yapabilecekleri kadarı gelir: Elimiz kolumuz bağlıdır.”
Sayfa 36 - Can Yayınları
Reklam
Diriliyoruz
“Her şeyi havaya uçuracağız! Onları birer birer havaya uçuracağız,' -Petrina'ya döndü- “ödlek solucanlar. Herkesin ceketinin cebine bir tane! Şunun,”-başparmağıyla yan tarafı gösteriyordu-"cebine. Şuradakinin de," -gözüyle soba tarafını işaret ediyordu- “yastığının altına. Baca deliğine. Paspasların altına. Avizelerin tepesine. Kıçlarının deliğine!”Tezgâhtarla garson kız, tezgâh gerisinde birbirlerine sokulmuştu. Müşteriler ürkek ürkek birbirlerinin bakışlarını aranıyordu. Petrina, katil gözlerle tartıp duruyordu onları, “Köprüleri. Evleri. Bütün kenti. Parkları! Öğleden önceleri! Postaneyi! Azar azar güzel güzel, her bir şeyi..." Irimiâs, sigaranın dumanını dudağını büzerek üflüyor, kadehini bira birikintilerinde bir oraya bir buraya itip duruyordu. “Çünkü bütün bu olup bitene nihayet bir son vermek gerekiyor".“Öyle ya, nemize gerek bunca belirsizlik? !” Petrina coşkuyla sallıyordu başını. “Adım adım ilerleyerek havaya uçuracağız!” “Kentleri. Peş peşe!” diye sürdürdü Irimiâs coşkuyla. aKöyleri. En izbe kulübeleri bile!” "Bomm! Bomm! Bomm!” diye haykırıyordu Petrina ellerini sallayarak. "Duyuyor musunuz artık?! Sonra, fısss! Ve her şeyin sonu, beyler.” Cebinden bir yirmilik çekip çıkararak tezgâhtaki bir bira birikintisinin içine fırlattı; kâğıt ağır ağır birayı emiyordu. Irimiâs da tezgâhtan uzaklaşarak kapıyı açtı, sonra arkasına döndü. “Bir-iki gününüz kaldı geriye! Irimiâs paramparça edecek sizleri!”
Sayfa 55 - Can Yayınları
Bir Şeyler Bilmek
Eğlenceyle veya dikkatsizlikle gerekçelendırilmiş yanlışlık, tehlikeyi artırır ve insanın öyle üstünkörü düşünebileceğinden çok daha ağır bedelleri olabilirdi. Gereksiz bir hareket acaba başlangıç aşamasındaki bir kafa karışıklığının üstünü örtüyor olabilir mi; yerinde durmayan bir kibrit veya bir pâlinka kadehi artık kendi içinde bellek yitiminin yıkıcı bir anıtıdır, ardından gelecek diğer değişiklikleri de zorunlu kılacağını söylemeye gerek bile yok: Sigara, defter, bıçak ve kurşunkalem de artık adım adım ilerleyerek daha öteye gider, bununla sonra “optimum hareketlerin bütün düzeni" değişir, tam bir kaos oluşur ve her şey mahvolur. Yani gözetleme için en uygun durumun yaratılması öyle şipşak olmadı, hayır; düzen, yıllar boyunca -kendini kamçılamalar, cezalandırmalar ve yeniden, yeniden tekrarlanan yılgınlıklardan kaynaklanan tiksinti dalgalarından geçerek- günbegün perdahlandı, ancak başlangıçtaki karasızlıklar ve arada bir patlak veren ikilemlerin neden olduğu kafa karışıklığının geçmesiyle birlikte, her bir hareketini ayrı ayrı gözden geçirmesini gerektirmeyen o vakit gelip çatınca eşyalar kalıcı mekânlarını kazandı ve o, kendisi de faaliyetlerinin en ufak ayrıntılarını bile gözü kapalı ve kendinden emin olarak yönlendirip sonunda yaşamının kusursuz bir şekilde sürdürülebileceğini, her türlü kendini aldatmadan ya da aşırı özgüvenden uzak bir şekilde kendine itiraf edebildi.
Sayfa 67 - Can Yayınları
Perspektif, önden bakınca
amanafile ozamanağladı makinedairesininpenceresindeoturduve neolduğunuan lamadı tan yeri miağarıyordu yoksagünmübatıyordu vebütünbunlarınbir türlüsonu gelmekbilmiyordu öyleceoturupneolduğunuanlamadı dışarıdahiçbirşeydeğişmemişti nesabaholuyorduneakşamsadecebiteviyeyaşafaksöküyoryadagünbatıyordu
Sayfa 247 - Can Yayınları
Perspektif, arkadan bakınca
“Kendinizi iyice yerleştirin, çünkü yol, bu baş döndürücü derecede hızlı düldülle bile en az iki saat çekecek! Kabanların düğmelerini ilikleyin, kapüşonları, kasketleri başınıza geçirin ve umut dolu geleceğe iç rahatlığıyla sırtınızı dönün, yoksa bu lanet rüzgâr suratınıza çarpar...”
Sayfa 285 - Can Yayınları
Reklam
Tur tamamlanıyor
“Başka yolu yok, dikkati odaklamanın belli bir düzeyine gelince sitede neyin olması gerektiğini belirleyebilirim. Çünkü ancak ve ancak, ifadesini bulan şeyler meydana geliyor Ancak, tabii ki, benim için yönü ne şekilde belirleyeceğim kusursuz biçimde bulanık, çünkü..."
Sayfa 317 - Can Yayınları
Geldiklerinin haberi
Çan sesi gitgide azalırken yok olup gidecek, çınlayan tek bir sesi bile kaçırmamak için soluğunu tuttu; çünkü gerçeği anlamak istiyordu ("Kesin uyuyorsun daha, Futaki...”); uzaklaşsa da her sesi duymak istiyordu. Buz gibi mutfak taşlarının üzerinde yumuşak, kedi adımlarıyla pencereye doğru ilerledi (“Hiç uyanık kimse yok mu? Kimse duymuyor
Sayfa 13 - Can Yayınları
Şimdiye kadar sessizce şakırdayan yağmur, artık barajlar yıkacak bir taşkın halinde gökten boşanmaya başlamış, daha alçakta bulunan alanlara doğru yılankavi dar kanallar kazarak zaten sular altında boğulmakta olan toprağı kaplamıştı. Camdan artık hiçbir şey göremediği halde dönmedi, çürümüş tahta çerçeveye ve duvarda alçının döküldüğü yere bakıp durdu ve birdenbire camda silik bir şekil fark etti, bir insan yüzü belirlendi, fakat korkuyla bakan bir çift göz görünceye kadar kim olduğunu anlayamadı. Nihayet gördü, "kendi yıpranmış çehresi"ni, şaşkınlıkla ve acıyarak tanıdı. Zamanın, yüz hatlarını ileride tıpkı şimdi kendisinin camın üzerinde dağılıp aktığı gibi silip geçeceğini hissetti; utanç, gurur ve korkunun birbiri üstüne yerleşmiş katmanları, Işın gibi üzerine doğru hareketlendiği anda, bir çeşit büyük, yabancı zavallılık yansıyordu bu görüntüde. Birdenbire o kekremsi tadı yine hissetti; sabahki çan sesleri, bardak, yatak, akasya dalları, mutfağın soğuk döşeme taşı geldi aklına...ve dudaklarını kederle büktü.
Bellek
Bütün site ölümcül karardan dolayı birazcık çökmüş gibi geldi ona ve o günden başlayarak şöyle hissetmeye başladı: Kendisi her ne kadar çırpınsa da bu muzaffer yıkımın önüne geçebilmek için fazlasıyla güçsüzdü; evleri, duvarları, ağaçları ve toprağı, yükseklerden aşağı süzülen kuşları ve kaçışan hayvanları, insan bedenini, arzuyu, umudu, kısaca
Reklam
İyice dalıp gitmiş, sağdan sola devrilen rakamlara kıvançla bakıyor ve bu adi, kepaze insanlara kendisini yeni çirkef tasarılarının hedef tahtası olarak seçme fırsatı veren dünyaya karşı sınırsız bir nefret duyuyordu.
Ve tıpkı başka zamanlarda olduğu gibi kaçışı bu kez de sayılarda buldu. Çünkü sayılarda bir çeşit gizemli bir aşikârlık, şapşalca hafife alınmış bir tür "soylu sadelik" vardı ki omurgasında karıncalanan bilinç, ifadesini bu ikisi arasında buluyordu: "Perspektifler var."
Sökülüyor
["Her şeyi ama ne olursa olsun, her şeyi yapabilirim sana..."] daha ilk anlarda birazcık aklını karıştırmıştı bile. Önünde tümüyle bilinmez bir evren, ortasında da sınırsız seçenek arasında ne yapacağını bilmez halde kendisi duruyordu; fakat bu belirsizliğin, bu mutlu tıka basa doygunluğun hemencik sonu gelivermişti ve artık kendisini
Bir yanılgıydı. Çünkü demin benimle bir böcek arasında, bir böcek ve bir akarsu arasında, bir akarsu ve üstünde yay çizen bir çığlık arasında hiçbir türden farkın olmadığını anladım. Her şey bağımlılık ve zamansız, yaban bir salınmanın zorlamasıyla bomboş ve anlamsızca işliyor ve bizleri duyularımızın daimi başarısızlıkları değil, kendimizi sefaletin oyuklarından çırpınıp çıkarabileceğimize dair o aralıksız inançla sırf hayal gücümüz ayartıyor.
199 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.