Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sınıf Arkadaşları

Cevdet Kudret

Sınıf Arkadaşları Sözleri ve Alıntıları

Sınıf Arkadaşları sözleri ve alıntılarını, Sınıf Arkadaşları kitap alıntılarını, Sınıf Arkadaşları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
8 Kasım 1918'de, öğleden önce "Ariane" adlı bir torpil arama vapuru İstanbul limanına girdi, içinden dört Fransız subayı çıktı evet, yalnız dört kişi çıktı-, bunlar, Beyoğlu'ndaki elçiliğe kadar yürüdü. Bir anda bütün Beyoğlu, İngiliz, Fransız, İtalyan ve daha çok Yunan bayraklarıyla donanmıştı; sokaklar "zito" (yaşasın) sesleriyle çınlıyordu. Çanakkale' de yüz binlerce insanın topla, tüfekle, süngüyle alamadığı İstanbul'u şimdi şu dört adam bir kibrit bile çakmadan alıvermişti.
Sayfa 160 - Evrensel Basım Yayın
Aşk şiirde
Bizim zamanımızda aşkı kumsalda değil şiirde öğrenirdik. Aşk o kadar kitaplaşmıştı ki, onu kadına bile yaraştıramazdık. Ne Romeo erkek, ne de Juliet kızdı. Riyaziye dersinde sıra gözünün kapağını aralayıp ikisinin konuşuşlarını okurken döktüğüm gözyaşlarını utanarak düşünüyorum. ATAY, Roman, IV
Sayfa 220 - Evrensel Basım Yayın
Reklam
Birinci Sınıf
Sınıfta çocuklar iki bölüme ayrılmışı. Bir bölümü kapı yanındaki sıralarda oturuyordu. Bunlar yoksul çocuklarıydı. Üstleri başları o kadar iyi değildi. Hatta kimisinin ayağında ayakkabı bile yoktu, okula takunya ile gidip geliyorlardı. Bunlar, başlarını kitaptan kaldırmamak; durmadan çalışmak, yazmaya çalışmak ve hiçbir zaman gülmemek cezası altında bulunan çocuklardı. Öbür bölümü, zengin çocuklarıydı. Onlar pencere yanındaki sıralarda otururlardı. İçlerinde, babası "paşa" olan bile vardı. Hepsinin de ailesi çok meraklıydı. Çocuğu okula daha ilk teslim ettikleri gün "Kuzum Hoca Efendi, oğlumuzu temiz-pak çocukların yanına oturtun," diye tembih ederlerdi. İşte o yüzden, sınıfı böyle ikiye ayırmak gerekmişti. Bunlar okula arabayla ya da bir uşakla gidip gelirdiler. Üstleri başları çok temizdi. Pencere yanında oturmalarının sebebi çok sadedir: Canları sıkıldığı zaman gözlerini kitaptan kaldırmak ve pencereden bakmak onların haklarıdır. Onlar çalışmasalar da olabilirdi. Ne kadar yaramazlık yapsalar ceza görmezlerdi. Hoca, onlara karşı güleryüz göstermek zorundaydı. Yüzünü sınıfa doğru döndüğü zaman pencere yanındakilere güler, kapı yanındakilere kızardı. İşte ondan ötürüdür ki, yıllardan beri yüzünün bir yanı ile gülmek, öbür yanı ile kızmak sanatını öğrenmeye çalışıyordu: Kapı tarafındaki gözü şimşekler çakarken, pencere tarafındaki gözü tatlı bir ışıkla yanar; kapı tarafındaki yanağı pancar gibi kızarırken, pencere tarafındaki yanağı güller gibi pembeleşirdi.
Sayfa 17 - Evrensel Basım Yayın
Son aylarda düşman uçakları İstanbul üzerinde sık sık uçmaya; bazı yerleri, hele Harbiye Nezareti'ni bombalamaya girişmişti. Çok yüksekten geldikleri için tam tutturamıyor, bombalar Nezaretin çevresine düşüyordu. Şu aylarda Beyazıt herhalde en tehlikeli yerdi.
Sayfa 141 - Evrensel Basım Yayın
İmam efendi, bir ara, "Şuna biraz ekmek versem nasıl olur?" diye düşünmek istedi; fakat karısı ve çocukları gözünün önüne geldi, vazgeçti. Böyle olaylar karşısında halkı yardıma yöneltmek için yarınki "Sadaka, Fitre ve Zekat"la ı ilgili va'zını hazırlamak üzere evine doğru yürümeye başladı.
Sayfa 44 - Evrensel Basım Yayın
Pencere tarafındakiler hiç dayak yemezdi. Niçin dayak yemediklerini anlayacak yaşta olmadıkları için de, yaramazların hep kapı tarafına toplandığını sanırlardı.
Sayfa 18 - Evrensel Basım Yayın
Reklam
Çobanlığı zamanından kalma bir alışkanlıkla doğayı ve kırları seven İbrahim, bu geniş toprak parçasının niçin böyle duvarlarla çerçevelendiğini ve bir tek insanın bu ağaçları, hendekleri, tepeleri, gölleri ne yapmak için yalnız kendisine ayırdığını bir türlü anlamıyordu. Havuzlar her gün dolup boşalır, meyveler toplanır, asmalar budanır, sebzeler ekilir... Bütün bunlar ne içindi? Bu koskoca bahçede Paşa üç ayda bir ya gezer ya gezmez, bütün bu sebzeler içinden yılda bir tek marul belki yer, belki yemezdi. Üç ayda bir gezmek için bu kadar büyük bahçenin, yılda bir marul yemek için bu kadar çok sebzenin gereği neydi? Bir salkım üzüm için koskocaman bir bağ yetiştirmek... İbrahim'in mantığı ile İşkodralı Mustafa Paşanın mantığı arasında ne derin bir ayrılık vardı.
Sayfa 51 - Evrensel Basım Yayın
Fırınlarda serbest ekmek satışı yasak edilmişti. Günde adam başına 100 dirhem ekmek veriliyordu. Ekmekler, mahallelere arabalarla götürülür, muhtarlarla imamlar da bunun mahalleliye dağıtılması işine bakarlardı. Her aileye, içinde o ailenin insan sayısını gösteren bir vesika verilmişti. Günlük ekmeğini almak için vesikayı göstermek; fakat birde, bir okkanın tutarı olan dört kuruşu vermek gerekti.
Sayfa 40 - Evrensel Basım Yayın
Uygun adım marş!
Bahçeye inerken olsun, sınıfa çıkarken olsun hep tabur olmak, ikişer ikişer yürümek, sırayı bozmamak gerekti. Süleyman'ın hayatı hep böyle bir insan zinciri arasında mı geçecekti? Öndeki yürüyünce yürüyecek, öndeki durunca duracak mıydı? Neden bu zincirin dışına çıkmak yasaktı? Aynı yere daha erken varmak isteyenler niçin öndekini beklesindi? Sıradan biraz ayrılmak isteyenlere öğretmen: - Sıraya gir! diye bağırıyordu.
Sayfa 24 - Evrensel Basım Yayın
Ayşe seziyordu ki, onların dünyası daha büyüktür (Yeryüzünde herkesin ayrı bir dünyası vardı). Ayşe onları kendisiyle karşılaştırdığı zaman... (Fakat kimi insanların dünyası daha büyüktü) İnsanlar eğer birbirlerine yardım etseler... (Kimilerinin dünyası pek büyük olduğu için midir ki, geri kalanların dünyası küçüktü?) İnsanlar eğer birbirlerine yardım etseler, mutlu olmak kolaydı.
Sayfa 67 - Evrensel Basım Yayın
147 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.