Hikayemiz Hollanda'nın o zamanki siyasi atmosferiyle, ihanetle suçlanan ve sürgün edilen Cornelius de Witte’in akıl almaz bir şekilde, akıl almaz koşullar altında gerçekleşen bir olay olan erkek kardeşi ile birlikte öldürülmesiyle başlar. Hiçbir olaydan haberi olmayan, amacı sadece siyah lale yetiştirmek olan Cornelius de Witt'in vaftiz oğlu Cornelius von Baerle'nin kurgusal hikayesi ile de hikayemiz taçlandırılır ve devam eder.
Öncelikle, olayların iç yüzünü bilen bir anlatıcı tarafından anlatılıyormuş gibi yazılmasına bayıldım. Bölümlerin kısa olması ve bölüm sonlarının bizleri merakta bırakarak bitmesi beğendiğim diğer unsurlardan oldu.
Hem kadın hem erkek karakteri çok sevdim. (Rosa'yı birazcık daha fazla sevmiş olabilirim.) Sıkıntı ve zulümle yüzleşme cesaretleri, birbirlerine olan sevgi ve bağlılıkları ve hatta kendilerini suçlamalarına rağmen dürüstlükleri. Kısacası ilişkileri muhteşemdi. Klasiklerden en sevdiğim çiftler arasında yerlerini aldılar.
Kötü karakterlerimizden Boxtel ve Gryphus'u da unutmamak gerek. Dumans, bizlere o kadar iyi aktarıyor ki, onları boğmak istiyorsunuz.
Son olarak hikaye birçok tema içeriyor: aşk, cesaret, dürüstlük ve kıskançlık... Alt temamız da siyaset. Çok fazla ne diyebilirim ki? Okumanın her anını sevdim.