‘Hayatımızın sadece bir kısmı şimdiki zamanda geçiyor diye düşünüyorum. Geri kalan zamanda başka yerde, hafızamızın yoğun karanlıkları içindeyiz.’
.
28 yaşında bilmediği bir ülkeye -Fransa’ya- sığınan sürgün asker ve onun yaşama yeniden başlaması ne kadar kolay olabilir? Bir çanta, elli Mark ve birkaç ıvır zıvırla yeni bir yaşam kurmaya başlar Çoliç. Budapeşte’ye oradan Prag’a gider, aşık olur, ayrılır ve en çok yazar. Bilmediği ülkelerde ve bilmediği dillerde yapabileceği-güvenebileceği tek şey yazmaktır.
Sonra durulur, Strasbourg’a taşınır.
Sürgün Rehberi elindedir artık.
.
Geçtiğimiz sene okuduklarım arasında unutamadıklarımdandı Hıdırellez. Bambaşka bir sesti, rengarenkti. Yazarın başka bir eserinin daha (baskısı tükenen iki eseri daha var umarım yeniden basılır) dilimize çevrildiğini görünce heyecan duymam bu yüzden. Sürgün Rehberi iç ağrısıyla okuduğum bir eser oldu, çok sevdim. Bebek adımlarıyla bir dile sarılmak, kaçtığı şeylerle sürekli karşılaşmak, mülteci ve göçmen olmak-kök salamamak, gittiği her yerde yabancı olmak.. Bunların hepsini garip bir sıradanlıkla anlatıyor Çoliç. Kelimeleri, okudukları çok tanıdık. Bildiğim bir yerden sesleniyormuşçasına.
Böylece ‘Sürgünde Hayatta Kalmak İçin Otuz Beş Ders’ alındı ~
.
Suat Başar Çağlan çevirisiyle ~ (bayıldığım kapak tasarımı ise Mandal Ajans çalışmasıymış)