İnsan koskocaman bir canlı çöplüktür ki, insan denilen bu çöplüğün herhangibir çöplükten ayrımı, en pis en iğrenç olanının içinde bile, ama içinin ta bilinmeyen biyerinde, dünyalar değerinde, değer biçilmez değerde bir cevherin, insanlık cevheri olan cevherin bulunmasıdır.
Kimi mutlu insanların bu cevheri dışta kaldığından yada kolayca dışa vurduğundan yada olanakları bulunduğu için aranıp dışa
çıkarıldığından, onlar pırıl pırıl parlar; ama kimilerinin cevheri öyle derinde, derinin de derininde bir yerdedir ki, kimse de çıkarılmasına yardım etmediğinden, onlar da cevherleri hiç ışımadan, hiç parlamadan, cevherleriyle birlikte ölürler ... "
İşbu Cumhuriyet dönemi Surnâme'sinin yazarı der ki, hukukun hukuk olduğundan beri ilk ve başlıca amacı, cezaya çarptırılan kişiyi değiştirerek iyi yapmak, düzeltmektir. Oysa bir suçluyu asmaksa, ona doğal hak olan değişme hakkını tanımamaktır. Ama bundan da kötüsü, doğanın ve toplumun değişmez anayasası olan sonsuz değişim yasasına inanmamak, yani ayaklarımızı bastığımız, havasını soluyup suyunu içtiğimiz dünyaya inanmamak ve yine inanmadığımız kendimizi de yadsımaktır.
“Altın pas tutmaz, platin pas tutmaz denir, doğrudur. Altınla platin pas tutmaz ama pisliğe düşende pislenir bunlar. Tek paslanıp pislenmeyen insanın özüdür,”
"Hep yardım edeceksin," demişti. "Altın pas tutmaz, platin pas tutmaz denir, doğrudur. Altınla platin pas tutmaz ama pisliğe düşende pislenir bunlar. Tek paslanıp pislenmeyen insanın özüdür," demişti. "O öz ki, en kötü sanılan insanın bile içinin bir yerinde gizlidir," demişti. "İyilik etmenin yeri, zamanı olmaz; nerde olsa, kime olsa iyilik edeceksin," demişti. “Değil mi ki insanın pas pis tutmaz, kir toz bağlamaz bir özü var, işte onun için iyilik edeceksin," demişti
Siyasiler Koğuşu’nda altı hükümlü vardı. Bu altı siyasi, cezaevinin diğer hükümlüleriyle kesin olarak görüştürülemezdi. Çünkü bu altı siyasi hükümlünün hırsızlıktan, sahtecilikten, soygundan, dolandırıcılıktan, insan öldürmeden, kalpazanlıktan, devlet malı çalmaktan, rüşvetten ve daha bin türlü suçtan cezalandırılmış olan burdaki yüzlerce hükümlüye propaganda yaparak onları doğru yollarından ayıracaklarından, kendi bozuk düşüncelerini onlara da bulaştıracaklarından çekinilirdi.