Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarihte Araplar

Bernard Lewis

En Eski Tarihte Araplar Gönderileri

En Eski Tarihte Araplar kitaplarını, en eski Tarihte Araplar sözleri ve alıntılarını, en eski Tarihte Araplar yazarlarını, en eski Tarihte Araplar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hz. Muhammed, Arap milli uyanış ve yayılışının gizli kuvvetlerini harekete geçirmişti. Bunun tamamına eriştirmek vazifesi başkalarına kaldı.
İslam'ın Arap milliyetçiliği ile özdeşleştirilmesi bizzat Arapların yeni mü'minlere karşı davranışlarında açıkça görülür. Arap olmayanların Müslüman olmaları fikri o kadar beklenmeyen bir gelişmeydi ki muhtediler(islama yeni geçenler) Arap kabilelerinden birine bağlanarak ancak mu'min olmuş kabul ediliyordu.
Reklam
İslam dünyasının başına Emeviler'in yerine Abbasiler'in geçmesi sadece hanedanın değişmesinden çok daha fazlasıydı. Aslında bu İslam tarihinde, Batı tarihindeki Fransız ve Rus ihtilalleri gibi kesin bir dönüm noktasını ifade eden bir ihtilaldir.
Bağdat Ekmek İsyanları (920-921)
Ben iflasta iken yemin ederim ki, Allah'a dua edemem. Bırakalım da şeyh el-Celil ve Fa'ik O'na dua etsin. Niçin dua edeyim, servetim, güzel evim, Atlarım, koşum takımlarım, altın kemerlerim nerede ? Bir karış toprağım bile olmazken, Eğer dua edersem iki yüzlülük etmiş olurum
Osmanlı İmparatorluğu'nun kudreti -çöküşteyken bile aşılması zor bir engel- uzun bir süre Arap dünyasını Avrupa'nın ilerlemesinden ve yeni gerçekliğin etkisinden korudu.
Sayfa 172Kitabı okudu
Ömer Selman'a sordu: " Ben hükümdar mıyım yoksa halife mi?" Selman şöyle cevap verdi : Eğer Müslüman ülkesinde bir dirhem, yahut az veya çok vergi alırsan ve bunu kanunsuz bir şekilde kullanırsan sen halife değil hükümdarsın, demiştir. Ve Hz. Ömer bunun üzerine ağlamıştır.
Reklam
İyi bir yer, iyi bir zaman. Çünkü iyi bir Harun Reşid'in altın çağı yaşanıyordu.
Sayfa 111Kitabı okudu
Halife manevi güce sahip değildi; o ne mevcut düzeni değiştirebilir ne de yeni bir nizam koyabilirdi.
Sayfa 181Kitabı okudu
Ey İccius, bugün Arapların zengin hazineleri istiyorsun. Saba ülkesinin krallarına karşı çetin bir sefer düzenliyorsun. Korkunç görünüşlü Medler için zincirler hazırlıyorsun..
Sayfa 219Kitabı okudu
Arap terimi ilk defa M.Ö. IX. yüzyılda ortaya çıkar ve Kuzey Arabistan çölündeki Bedevileri tarif için kullanılır.
Reklam
Islâm tarihine dair eser hazırlayan her Avrupalı müellif özel bir güçlükle karşılaşır. Bu müellif bir Batı dilinde yazdığından, eserinde mecburen Batı terimleri kullanılır. Fakat, bu terimler Batı kültürüne ait olan, çoğu Batı tarihinin ürünü fikir ve tahlilleri ifade eder. Bunların, ayrı etkiler altında oluşarak ayrı hayat tarzları yaşayan başka bir toplumun şartlarına uygulanması sadece bir benzetme olabilir ve insanı aldatabilir. Bir örnek gösterelim: Son çağlara gelinceye kadar, Kilise ile Devlet, uhrevî ile dünyevî, ruhbanı ile laik gibi ikili kelimelerin Arapça'da gerçek karşılıkları yoktu; çünkü, bu kelimelerin ifade ettiği ikili kavramlar Ortaçağ Müslüman toplumunda mevcut değildi ve Ortaçağ Müslümanmm zihninde belirmemişti. Islâm cemaati din ve devlet birliğiydi ve bu ikisi biribirinden ayrılmayacak bir bütündü; baştaki halife hem dünyevî, hem dini reisti.
Bir XIX. yüzyıl bilimadamı, yeni doğan Müslüman cemaatiyle Mekke'nin hâkim zümresi arasındaki mücadeleyi bir sınıf kavgası olarak göstermeye çalışmıştır. Ona göre, Hz. Muhammed bu sınif kavgasında imtiyazsızları ve onların idareci burjuva oligarşisine karşı kinlerini temsil ediyordu Bu görüş Hz. Muhammed'in dinî irșadının bir cephesini diğerleri zararına mübalâğalı bir șekilde büyütürse de, Peygamber başlangıçta fakirce sınıflardan destek gördüğünden ve Mekkelilerin muhalefeti aslında geniş oranda ekonomik sebebe dayandığından, gerçeklik payı içerir.
Arabistan'da Arap asıllı Peygamber tarafından ortaya konulan İslâm sadece bir iman ve kült üzerine kurulmuş bir sistem değildi. Aynı zamanda bir devlet, cemiyet, kanun, düşünce ve sanat sistemi, dinî faktörlerle birleştirilen ve hakim kılman bir medeniyet idi.
Sayfa 180Kitabı okudu
Şeriat yalnız bir kaideler külliyâtı değil, aynı zamanda sosyal ve siyasî görünüşte bir hayat düzeni, insanları ve toplumu ileriye götüren bir ideal idi. İslâm, kanunun yalnız vahiyler vasıtasıyla Allah'tan nazil olabileceğinden yasama yetkisini kabul etmiyordu, fakat örf ve adet, medenî hukuk, hükümdarın yarı resmî bir tarzda ve tasvibi ile sınırlı olarak devam ediyordu. Şeriat yalnız bir iman ve kült olarak değil, amme, şahsî, ceza ve medenî hakları da içine alan hayatın bütün yönlerini düzenliyordu.
Sayfa 180Kitabı okudu
31 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.