Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Okuma Notları

Sabitlenmiş gönderi
‏لاَ إِلهَ إِِلاَّ أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
Reklam
İkinci Dünya Savaşının ertesinde, Avrupanın cüceleşmesi açık bir şekilde gerçekleşmiş olan olgusal bir gerçektir.
Şu anda, Çinliler ve Türkler gibi, yaşayan hafızada Konfüçyüsçü ve İslami sosyal mirasla eli kolu bağlı görünen halkların, Batının sadece maddi tekniğini ve kültürümüzün sadece dış görünüşünü (fötr şapkalar ve sinemalar gibi önemsiz şeyler) değil, aynı zamanda sosyal ve politik kurumlarımızı da benimsediğini görüyoruz: Batıdaki kadının statüsü, Batının eğitim yöntemi, Batının parlamenter temsili hükümet mekanizması. Türkler ve Çinliler, tüm İslam dünyasına, tüm Hindu dünyasına, tüm Uzak Doğu'ya, tüm tropikal Afrikaya yayılan bir hareketin sadece göze çarpan katılımcılarıdır ve sanki tüm dünyanın radikal bir şekilde Batılılaşması artık kaçınılmazmış gibi görünmektedir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Haçlı Seferlerinde Batı Avrupalıların siyasi ve ekonomik egemenliğini diğer halklara dayatma girişimi tam bir başarısızlıkla sonuçlanırken, kültür alışverişinde Batı Avrupalılar Müslümanlardan ve Bizanslılardan, kendilerinin onlara verdiklerinden daha büyük bir etki aldılar.
güçlü ve etkin olan her zaman zayıf ve etkin olmayanlar tarafından taklit edilir -kısmen zorunluluktan, kısmen de hayranlıktan (bu hayranlık açıkça ifade edilsin ya da edilmesin)
Reklam
Bir şeyden oldukça emin olabiliriz: Din, yaklaşmakta olan bu merkezcil karşı hareketin kendini ilk ilan edeceği düzlem olacaktır ve bu olasılık, tarihi etüt etmeye ilişkin olarak bizim Batıdaki geleneksel yöntemlerimizin gözden geçirilmesi için bize bir ipucu daha sunmaktadır. Eğer ilk prensibimiz kendi tarihimizi Batının insanlığın birleşmesinde oynadığı rol açısından incelemek ise, ikinci prensibimiz de Tarihi bir bütün olarak incelerken ekonomik ve siyasi tarihi ikinci plana atıp dini tarihe öncelik vermek olmalıdır çünkü din, her şeyden önce, insan ırkının en ciddi işidir.
Batılı olmayan çağdaşlarımız, dünyanın yakın zamanda birleşmesinin bir sonucu olarak, bizim geçmiş tarihimizin onlarınkinin hayati bir parçası haline geldiği gerçeğini kavramışlardır. Buna karşılık, zihinsel olarak hala uyumakta olan biz Batılılar da, kendi payımıza, aynı devrim sayesinde -ki ne de olsa bu kendi ellerimizle gerçekleştirdiğimiz bir devrimdir- komşularımızın geçmişinin bizim kendi Batılı geleceğimizin hayati bir parçası haline geleceğini idrak etmek zorundayız.
Her şey boş, bomboş! Ancak İslam, hala yerine getirmesi gereken güçlü bir manevi misyonla varlığını sürdürmektedir.
İslamın insanlığa yaratıcı armağanı tek tanrıcılıktır ve bu armağanı bir kenara atmaya kesinlikle cesaret edemeyiz.
Bizim neslimizin paradoksu, Batı'nın kendisi hariç, tüm dünyanın Batı'nın sağladığı eğitimden faydalanmış olmasıdır. Batı bugün hala tarihe, yaşayan diğer toplumların artık aşmak zorunda kaldığı o eski mahalli benmerkezci bakış açısından bakmaktadır.
Reklam
Müslümanların kavgası İsa peygamber ile değil, Hristiyan Kilisesiyleydi. Hristiyan Kilisesi pagan Yunan çok tanrıcılığına ve putperestliğe teslim olarak Rum'u esir almıştı. İslam, Tek Gerçek Tanrı'nın vahyine yapılan bu utanç verici ihanetten İbrahim'in saf dinini geri almıştı. Bir yanda Hristiyan müşrikler, diğer yanda Hindu müşrikler arasında yeninde tek tanrıcılığın ışığı parlamaya başlamıştı ve İslam'ın hayatta kalması dünyanın umuduydu.
Büyük Osmanlı Türk Batılılaşmacıları serisinin sonuncusu olan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk merkezli bir dünya tarihi yakın zamanda yayımlanmıştır. Bu, yurttaşların moralini düzeltmek adına zekice bir araçtı.
İnsanoğlunun, insan olduğu için, her zaman ve her yerde güncel olayların tarihsel önemini abartma riskiyle karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Bunun nedeni bu güncel olayların o kuşak için kişisel önem arz ediyor olmasıdır.
Maddi yaşamın asgari standardı ne kadar yüksek olursa olsun, bu onun sosyal adalet talep eden ruhunu iyileştirmeyecektir ve bu dünyanın mallarının ayrıcalıklı bir azınlık ile ayrıcalıksız bir çoğunluk arasındaki eşitsiz dağılımı, Batılı insanın en son teknolojik buluşları tarafından, kaçınılmaz bir kötülükten tahammül edilemez bir adaletsizliğe dönüştürülmüştür.
Komünizm gibi İslam'ın ruh kılıcına da maddi silahlarla karşı koyulamazdı.
Hem Batılılar hem de dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan insanlar, dört yüz yıl kadar önce Türk olma tehlikesiyle karşı karşıya oldukları gibi bugün de Komünist olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.
Sayfa 29 - Kitabın yayın tarihi 1948Kitabı okuyor
3.636 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.