Ariella kadar aptal bir aşık görmedim. Yarı çingene olan Emillian'a ilk görüşte aşık olması değil sebep. Adam ona her seferinde, bana yaklaşma ben seni üzerim diye açık açık söylemesine rağmen kendini adamın kollarına atıp durması asıl aptallığı.
Emillian, geçmişinden yaralı bir Vikont. Annesi çingene babası onu baştan çıkarmış nir İngiliz. Ve bu sebeple adam tüm gacolara (çingene olmayan) düşman.
Kızı kendinden uzaklaştırmak için onu kaç defa terk etti, ama kızımız o kadar salak ki, her defasında onun peşinden gitmeyen devam etti.
Ne itibarını düşündü, ne adını, ne de yaşayacağı acıları. Bu kadar körü körüne bir aşk aptallıktan başka bir şey değildir bence. Çünkü aşk; hiç bir zaman dilenilecek kadar küçümsenmeyecek kutsal bir histir, ancak iki tarafın da çabasıyla hak edilebilir.
Emillian'ı ayarttı, evlenmeyi başardı ama en sonunda adam onu yine de evine postaladı. Hal böyleyken kızımız yine de beni seviyor, bana dönecek, ondan asla nefret etmeyeceğim diyecek kadar arızaydı.
Ay, vallahi sinir oldum okurken bak. Finalde bile kollarını açmış adamın dönüşünü yüzünde gülümsemeyle bekliyordu ya, ifrit oldum. Ne güzel ya, kızı kır dök, terk et. Sonra pişman oldum de, dön. O da hiçbir şey olmamış gibi kucak açsın sana. Yazardan Emillian'ın burnunu biraz sürmesini beklerdim ama beklentimi karşılamadı maalesef. Kadınları onursuz yazmaya devam ediyor ne yazık ki. Of!