O anda değerimi anladım. Bir kuruş. Kaldırımın kenarına atılan, bir pantolonun cebine, bir koltuğun minderlerinin arasına, eski bir cüzdanın içine sıkışmış ya da buzdolabının altında buruşmuş bir üzümle kimin olduğu bilinmeyen bir saç telinin yanına düşmüş kirli bir metal parçasıydım; işte ben buydum.