"Küprücük kemiğinin altında hissedebiliyordu adını. Dilinizin ucuna kadar gelen, görebildiğiniz, şeklini bildiğiniz ama tam hatırlamadığınız bir sözcük gibi. "
"Bazen o kadar çok duyguyu aynı anda hissediyordu ki hiçbirini isimlendiremiyordu. Hepsini iç içe geçmiş bir toprak halinde bir kutuya koyup sonradan ayırt etmek zorunda kalıyordu bazen. "