Tiryaki Aynası / Yasemin Zengin
Ben bilmezdim kelimelerin davetkâr bir ev sahibi olduğunu, beni çağırmadan önce.
Bilemezdim okuduğum her kelimenin ömrüme bir çivi gibi çakıldığını. Çıkarsam da izlerinin ruhumda çeperlerinin olduğunu bilemezdim.
Her kitabın bir vakti olduğunu sen gitmesen de seni çağırdığını hiç ama hiç bilemezdim.
Mutfaktan su alıp odaya dönüşümde annem aşağıya yazdığım şiiri yüksek sesle okuyordu.
Ayracımın olduğu yer daha kolay açıldığı için önüne bu çıkmış olmalı diye düşündüm. “beni büyüten ses” dedi ve durdu “hazinesini dağıtan adam” cümlesinde çehresini görmesem de hislerini biliyordum artık. Yasemin hanım için bu adam kimdi bilmem ama annemin hiç görmediği, elinde fotoğrafının dahi olmadığı babasıydı yani dedemdi o adam.
İşte bu yüzden şiirden kaleler yaptık gönlümüzün dipsiz çukuruna. Çıkarmaya çalışmadık kelimeleri gökyüzüne. Gömdük, üstüne bir toprak da biz attık acılarımızın.
...
ışığı yansıtmıyor kaşık, ortasında yüzüm
damarımda nasıl muhafaza ediyorsa baharı bir ağaç
örtümün altında dursun istiyorum
beni büyüten sen
başım dik yürüdüğüm yolları
sebep bulup konuşsun istiyorum
hazinesini dağıtan adam
muskalar takıp boynuna
- hoş geldin, desin
altın sarısı ellerim altın sarısı gözlerim