“Küçük değişiklikler genellikle siz kritik bir eşiği atlayana kadar herhangi bir fark yaratmıyormuş gibi görünür. Her türlü birleşik sürecin en güçlü sonuçları geç alınır. Sabırlı olmalısınız.”
Kumru ile Kumru / Tahsin Yücel
Bu kitap Tahsin Yücel’in kalemi ile tanışmama vesile oldu. Ben şimdi size kitabın özetini anlatsam da okuduğunuzda anlayacaklarınız çok farklı olacaktır.
Alt metin kaynaklı tüm eserlerde bu mümkün. Belirli bir kurgu etrafına toplanmış bir Kumru -ölen kız kardeşinin ismi almış bir kız- ve köyden kente göç etmenin getirdiği temayı görüyoruz.
Kumru kendi isteği sorulmadan evlendirilen bir kız. Pehlivan da yaşça kendinden büyük olan eşi. Şehir hayatının getirdiği tüketim alışkanlığı içinde kendini bulan yahut kaybeden bir çift. Modern hayatın içinde savruluşun resmi.
Bir buzdolabından ne kadar bahsedilebilirse o kadarını görüyorsunuz kitapta. (bu kısımlar beni biraz sıkmıştı ama sonrasında resmen Vestigos ile bağ kurdum ben de)
Kapıcı eşi olan Kumru başlarda evlere temizliğe gidiyor. Pehlivan’ın işindeki değişiklikle hayatları çok farklı bir boyuta geliyor.
Beni en çok etkileyen kısım ise Kumru ile kardeşi Kumru’nun arasındaki o bağ.
Kopmaya, uzaklaşmaya, kaçmaya çalıştıkça sürekli ona doğru koşması…
Kitabın sonu dikkatli okunduğunda detay olarak içerikte veriliyor. Ve bu kitabı okuyanlar için tatmin edici bir bitiş bence.
Kumru ile KumruTahsin Yücel · Can Yayınları · 20191,475 okunma
Grapon Kağıtları / Didem Madak
Bir Didem Madak şiiri gibiyim. Başlangıcı şiire meftun, sonu hüznün ağır basan tarafı. Her kelimenin üzerime bıraktığı duygu farklı. Fakat gülemiyorum. Tebessümü çehreme yakıştıramıyorum bu şiirleri okurken. Belki de Didem Madak’ın “Bu kitapta yer alan şahıs ve mekânların gerçekle alâkaları tamdır.” cümlesi beni bu duruma getiriyor.
Ki zaten gülmek için şiir okuyan kaç kişi var bu hayatta?
Ben Grapon Kağıtları ile süsledim ruhumun geceye dönük yanını. Pembe, siyah ve içten renklerle.
Kalbim kocaman bir kelebekti Kalbiye
Bir elmasın içinde unutulmuş yıllar önce.
Pembe bir merhemle doğardı günler
Saçlarımı çözerdim, taze elmalar gibi soyardım bedenimi
Bahar, simit, salatalık, midye kokardı her yan
Dünya artık bir daha hiç
Bir okul çıkışı gibi kokmayacak mı?
Kalbimi bıraktım bir yanıbaşımda
Kanatlarımla hep böyle yalnız başıma
Son şiirimi de kaybettim.
Kalbim! Neden ben?
Son çocukluk resmimi de bir yabancıya gönderdim.
#didemmadak #graponkağıtları
Acımak / Reşat Nuri Güntekin
“Bir köşede kendimi unutmaktan, başımı dinlemekten başka bir şey istemiyorum.”
İnsan zaman zaman yaşadığı olaylara karşı bazı hislerinden vazgeçip bazılarını görmezden gelebilir. Fakat öyle hasletler var ki bir an olsun yanımızdan ayrılmaz. Gözümüzü kapatsak dahi bizimle olur. Biz bunları ne kadar halı altına itelesek de bir olay, musibet ya da hoş bir vak’a ile karşımıza çıkabilir.
Zehra belki de en çok “acıma” duygusuna hasretti. Öyle ki babası için bastırmaya çalıştığı ilk duygu bu oldu. İnsanda vâr olan hiçbir duygu, hissiyât ve istidat kolay kolay yok olmaz. Görünenin ardındaki esas vaziyet gün yüzüne çıktığında bir duyguyu tekrar kazandığını düşünebilir insan. Oysa bu sadece tekrar dirilişin resmidir.
Acımak, hepimizin zaman zaman yaşadığı olayların bir örneği. Kin, öfke, nefret ve merhametin belirli olaylara göre kapatılması. Zehra gibi bir günlükle tekrar kazanılması belki de.
Umulur ki, kaybetmeden, vâr olan duygularımızın ve yakınlarımızın değeri biline!
#acımak #reşatnurigüntekin #bookstagram #book #kitaptavsiyesi #kitapsevgisi #booklover
Hakka Sığındık / Hüseyin Rahmi Gürpınar
“Bu insanoğlu ne insafsızdı. İnsanın insana yaptığını bazen canavar bile yapmaktan çekinirdi.”
“Ne kadaracı duysak dişimizi sıkıp dışarıya renk vermeyeceğiz. İçin için çekeceğiz.”
Hüseyin Rahmi’den okuduğum en güzel kitaptı diyebilirim. Döneminde en çok okunan yazarlardan olan Hüseyin Rahmi, kitaplarında daha çok gizemli bir bakış açısı, polisiye, batıl inançların insanlar üzerindeki etkisinden bahseder. Bu durum sizi bazen güldürü, bazen düşünce bazen de heyecan ile sayfalar arasında yolculuğa çıkarır.
İspanyol gribi bir olayın tüm İstanbul’a korku salmasıyla, Hafız İshak Efendi ve Hacı Ferhat Efendi’nin konaklarında buluyoruz kendimizi. İsimlerden de anlaşılacağı üzere “dini kimliği yanlış kullananlara” derin bir eleştiri var kitapta. İki konak sahibinin de birbiri ardına aldığı mektuplar ve akabinde meydana gelen olaylar bir anda Şinasi beyin de olaya dahil olmasıyla tam bir polisiye tadına ulaşıyor. Sonrası bu gizemli mektubun izinin sürülmesi, olayların gerçek yüzünün ortaya çıkması, meydana gelen ölümlerin nedeninin sunulması…
Zenginin zenginliğini yerine getirmeyip fakirin de suçlu konumuna gelişinin bir neticesi kitap.
Büyük bir keyifle okuyacağınıza eminim.
#hakkasığındık #hüseyinrahmigürpınar #ispanyolgribi #bookstagram #booklover #kitaptavsiyesi #kitapkurdu #kitapaşkı #kitapsözleri
Hakka SığındıkHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20211,453 okunma
İnsanlığımı Yitirirken / Osamu Dazai
“Ben hâlâ, ölmeyi bile becerememiş utanmaz, aptal bir hayaletten, ‘yaşayan bir cesetten’ başka bir şey değildim.”
“O genç yaşımda, hizmetçilerden ve uşaklardan hüzünlü şeyler dinleyip bozulmuştum bile. Bir çocuğa böyle şeyler yapmanın, insanların işlediği suçlar arasında en alçakça olanlarından biri