Her yaşın kendine göre bir güzelliği yoktu. Emin olduğun, farkında olduğun hiçbir yaşın güzelliği yoktu. Yaş öyle bir şey olacaktı ki sen bilmeyecektin. Sana yaşını sorduklarında şaşıracaktın, şöyle bir durup hesaplamak zorunda kalacaktın. Yaş günü hediyesi verenlere ajan provokatör gözüyle bakacaktın. "Benim yıllarımı paketlemiyin ulaan, bırakın dağınık kalsın!" diye bağıracaktın.
Hayatım, artık varlığından bile emin olamadığım bir şehre akacaktı aniden.
Nihayet Ruhumun fermuarını çekebilecektim.
Ve haysiyet denklemime bir çekidüzen verebilecektim..
Ulan Allah denen delikanlıyı bile mundar eylediniz! Behey gafiller, bir ulu önderiniz vardı, onu da put ettiniz, soytarı ettiniz de ciğerini yediniz! Alışan puşttur, unutan pezevenktir, konuşan göttür, yaşayan orospudur!
Bu beyaz rengin hayatı zor, beyaz kalmak zor, siyah diye bir şey var, yalnız siyah olsa iyi, beyazdan gayri ne varsa beyaza karşı, beyaz ne yapsın, kalamıyor öyle, o da bir kolayını bulur, bulmuş, kirli beyaz...
Ölümü, ölenleri, yiyerek, durmadan yiyerek, hep yemeyi düşünerek unutuyorlar. Ama ertesi gün yine hatırlıyorlar ölümü ve oklavalara saldırıyorlar. Ölü evlerindeki yiyeceğin bolluğuna bakıp bakıp çocuklar, keşke şu bütün gün yatakta inleyen kurumuş ninemiz de ölse diye düşünüyorlar.
“Kimi insan faşizme benzer; karşılık bulamayınca öldürür sevdiğini.
Kimi insan kapitalizme benzer; yalanlar üstüne kurar bütün ilişkiyi.
Kimi insan da devrime benzer; kavuşmak bir ihtimaldir ve çok güzeldir.”
Tol, Murat Uyurkulak