Kitap size hiç bilmediğiniz belkide hayal edemeyeceğiniz gerçek dünyadan bir parçayı sizlere sunuyor , okurken sizde kendinizi bir yolculukta hissediyorsunuz
Mübarek’i kendi ırkımın törelerine uygun olarak duelloda öldürdüm, subaya ise konukseverliğin kutsal kurallarına saygı göstermeyen bir katil olduğu için hak ettiği cezayı verdim... Tuareg yasalarına göre hiçbir suç işlemiş değilim.
Leyla’nın yokluğunu hissederek uykuya daldı, uyandığında, rüyalarında ona yaslanan o diri kadın vücudu, parmaklarının arasından akıp giden yumuşacık kuma dönüşmüştü.
-“Konukseverlik, bizler için kutsaldır”, dedi…
- “ben burada Yasayı temsil ediyorum”dedi kesin bir tavırla “ondan başka yasa da yok”…
-“Gelenek 1000 yaşında, sen ise daha 50 bile değilsin” diye mırıldandı
onu alıp havada uçar gibi cennete götüren aşığı, gerçek efendisi, sahibi olduğu günlerdekinden daha da çok efendisi olmuştu, çünkü aıtık onun ruhuna, düşüncelerine, arzularına, en gizli ve unutulmuş içgüdülerine varıncaya kadar her şeyine sahipti.
Geleneklerini, âdetlerini korumaya ve yaşatmaya çalışan bir ırk; Tuareg.
Bu gelenekleri yaşatmak adına bütün cefayı, zorlukları göze almış, kendi hayatını hiçe sayan bir kahraman; Gazal Sayah’ın hikayesi.
Çok merak ettiğim ve okumayı istediğim bir kitaptı. Kitabın başı beni biraz hayal kırıklığına uğrattı çok sıkıldım açıkçası başlarında ama kitap ilerledikçe içine çekmeye başladı. Sayfalar geçtikçe daha bir merak uyandırdı. Bu da kitabı daha da güzelleştirdi. Kitabı bitirdiğimde bi boşluk hissettim gerçekten, çok acıklı bitti.
Hüzünlendiğim, duygusallaştığım nadir kitaplardandı.
Şiddetle tavsiye edeceğim bir kitap. Kesinlikle okumalısınız.
Gerçek şuydu ki, yüzyıllar geçebilir, hattâ manzaralar da değişebilirdi, ama insanlar aynı olmaya devam ediyorlar, zaman ve mekân ne kadar değişirse değişsin, en sonunda yine, bin kez yinelenen aynı facianın tek kahramanları oluyorlardı.