Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kadın Sorunu mu, Erkek Sorunu mu?

Türban

Orhan Bursalı

Türban Sözleri ve Alıntıları

Türban sözleri ve alıntılarını, Türban kitap alıntılarını, Türban en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kadınlar her alanda toplumsal yaratıcılığa ve hayata katılmadıkları sürece, bütün toplumlar yarım beyinli sayılmalı... Kadınlar yaşamı paylaşmadığı, beyinlerini, zekâlarını, yeteneklerini toplumsal yaşamın her alanına katmadığı için, insanoğlunun, uygarlığın ortaya çıkartamadığı ve yaratamadığı daha neler var... Aslında bu açıdan bakıldığında, uygarlığımıza yarısı kayıp gözüyle bakabiliriz!
"Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir." ATATÜRK
Bilimsel gelişmeler, evrene, fiziğe, biyolojiye ilişkin buluşlar, dinde de yeni bakış açılarını doğuruyor, yeni yorumları kaçınılmaz kılıyor. Kutsal kitaplarda evren ve dünyanın oluşumuna ilişkin öykülerle, bilimin bulguları tamamen çelişmektedir. Birkaç yüzyıldır, bilim sayesinde, evrenin ve dünyanın yaratılışının kutsal kitaplarda anlatıldığı gibi olmadığını biliyoruz. Ayrıca insanın ve diğer canlıların da yine bu kitaplarda anlatıldığı gibi yaratılmadığını...
Reklam
Şüphesiz, Müslüman olmayan ülkelerde de kadın ve cinsiyet sorunu pek çok yönüyle yaşanıyor. Kapitalizmin kadın dişiliğini alıp satılacak mal olarak görmesi, “dişilik sergilenmesi”nin maddi-manevi getirisi ve popüler kültürde teşviki, pek çok kadının bu talepler doğrultusunda davranışı, kadının ataerkil toplumda bastırılışının ve gövdesi üzerindeki yaptırımların temel nedeni olan “dişi” konumunu güçlendiriyor.
Takiyüddin’in başında bulunduğu İstanbul Rasathanesi, Şeyhülislam Ahmet Şemsettin Efendi’nin “Rasat (gözlem) yapmaya cüret etmek uğursuzluk getirir. Küstahlık edip göklerin sırlarını keşfetmeye çalışmak felaket getirir. Hangi ülkede buna girişildiyse, orası mamur iken harap olmuştur,” fetvasıyla yerle bir ettirilir. Kime? Hem de Kaptanı Derya Kılıç Ali Paşa’ya!
Kenan Evren’in en büyük hayranları arasında Fethullah Gülen’in olduğunu da unutmayalım!Gülen, Evren’in yerinin cennet olduğunu açıklamıştır! Diktatör, yerini garantiledi! Evren, Türkiye’nin toplumsal ve kamusal dincileştirilmesi politikasının mimarlarından!
Avrat” (eş, kadın, karı!) kadının tümüyle adı, köktendincilerin sözlüğünde neredeyse bütünüyle bir “cinsellik nesnesi”, “cinsel obje”dir! “Tümü” günahtır, “Varlığı bile bizzat tahrik ve günah konusudur! Bu “günahkârların”, erkekleri tahrik etmemesi için önlemler önerilir: Boyunları, saçları, bacakları, kadınlığını çağrıştıracak her şeyi, bütün bedeni kapanmalıdır. Eli erkek eline değmemeli. Tokalaşmaktan kaçınmalı veya eldivenle tokalaşmalı. Haremlere sokmalı, seslerini bile erkekler duymamalı...
Reklam
Kadının özgürlüğü, erkeğin de özgürlüğüdür! İnsanoğlunun bütün alanlarda yaratıcı, eleştirel ve özgür olabilmesi sorunudur! Tarihin oku, kadının birey olarak özgürleşmesi ve uygarlığın yaratımına katılması yönünde ilerliyor, İslam dünyası ise tersi bir gelişme içinde... Daha doğrusu, İslami erkek toplum, kadının özgürleşme mücadelesini engelleme çabası içinde.
Osmanlı'da rüştiyelerde, yani ortaokullarda harita ve coğrafya dersi okutulmaz; nedeni, “Coğrafya derslerinde harita göstermek kâfir âdetidir, şeriat bunu uygun görmüyor,” fetvası! Dikkat, yıl 1839, yani Tanzimat’tan sonra, yani bilim Avrupa’da alıp başını gitmişken ve bugünkü bilimin temelleri birbiri ardına atılıyorken! Bilime, bilimsel bilgiye karşı bu kapalılığa ve düşmanlığa bakın! Şüphesiz ki bu, yıkım ve çöküş getirir!
Erkek egemen bir din ne kadar eşitlikçi olabilir?
Kadınlarımıza türban taktıran, yüzde 99, erkeklerimiz. Din, erkeklerin egemenliğinde bir sosyolojik olgu. Din ve kurumları, baştan sona erkek egemenliği altında. Yorumlayandan değerlendirene, yazıp çizenden aktarana, fetva verenden uygulayana, şeriat mahkemesinden celladına kadar. Bütün süreci erkekler yönetiyor.
İslam felsefecisi Doç. Dr. Şahin Filiz diyor ki: “1970’li yıllarda Şii lider Musa Sadr’ın, Filistinlilerin Şii kadınlarını taciz etmesi karşısında yarattığı başörtüsü modeli Türkiye’ye türban olarak girdi. O yıllarda Arap dünyasında çıkan kitapların Türkçe çevirileriyle Arapların din, dünya ve devlet anlayışı hâkim olmaya başladı. O tarihten bu yana da yoğunlaşarak devam eden mikro Arap milliyetçi düşüncesine odaklanan bir din anlayışı doğdu. Zaten çarpışma da bundan kaynaklanıyor.”
Reklam
Ülke gerçeği” diye, kadını tecavüzcüsüyle evlendirmede ısrar ederek, erkekleri kurtarmaya çalışan AKP’li Prof. Doğan Soyaslan ve tefsir, yani Kuran ayetlerini yorumlama uzmanı Prof. Lütfullah Cebeci’nin “Erkek ince hazırlanmış bir çubukla kadına bir iki defa pat pat vurmalıdır,” fetvası; AKP’li milletvekili Hakkı Köylü’nün “Eşinizi birisiyle el ele görürseniz ona bir iki tokat vurmaz mısınız?” sözleri... Ortaya çıkan tablo, AKP’nin “alt ve üstyapısı”nın damgasını taşıyor, niteliğini gözler önüne seriyor. Ve bu partinin nasıl bir Türkiye istediğinin net fotoğrafını sunuyor.
Ne diyor Prof. Çiğdem Kâğıtçıbaşı? “Örtünmenin en açık seçik anlamı kadının cinsel kimliğini yok etmektir. Niçin? Çünkü kadın aslında cinsel bir objedir, dolayısıyla kadın tehlikeli bir varlıktır ve kapatılması gerekir. Kim için? Erkekleri korumak için. Şimdi bu aslında kadını bir nesne haline getiriyor. Yani burada artık kadının kendi kendisi için değil, bir başkası için konumu önemli... Kadına erkekle eşit bir insan değil, bir nesne muamelesi yapılması, birincisi insan haklarına aykırı. İkincisi kadın-erkek eşitliğine aykırı, çünkü erkeğin ne yapacağı kendi vicdanına kalmış, ama kadına emir veriliyor. ‘Sen kapan’ deniyor ve kadının statüsü düşürülüyor. En önemlisi de erkeğe ‘Sen kendini kontrol edemeyen bir varlıksın’; kadına da ‘Sen sadece cinsel bir objesin’ deniyor... Kadın-erkek arasında cinsellik dışında iki insan, meslektaş, arkadaş ya da herhangi bir sosyal ilişki de kurulabileceği anlayışı yok....”
Ziynetlerini göstermesinler, örtülerini yakalarının üzerine salsınlar” emri ile amacı ve kastı da şöyle açıklıyor: “Örtülmesi istenen bölge baş değil göğüslerdir ve göğüsler de ferç kadar ağır avret bölgesi içindedir. Kaldı ki başın örtülmesi bu denli kesin bir farz olsaydı, ‘baş’ (ra’s) ve ‘saç’ (şa’r) sözcüklerinin ayetlerde geçmesi gerekirdi.”
İslam hariç Bence
Kadınlar doğuştan “günahkâr” yaratıklar. Tektanrılı dinlerin uygulayıcılarının pratikte vaazları böyle. Ortaçağda binlerce kadın, cadı diye yakılmadı mı? Din, daha doğrusu köktendinci erkekler ve dinsel kurumlar; kadınları erkekleri baştan çıkartan yaratıklar olarak görür. Kutsal kitapların bütün yorumları erkeklerin toplumsal egemenliğini pekiştirir. Onları “üstün yaratıklar” kılar. Her şeyi erkeklerin çevresinde döndürür. Kadın tecavüze bile uğrasa, sonuçta suçlu kendisidir, çünkü “erkeği tahrik etmiştir”.
Ve şu saptamayı ekliyor Filiz: “İslamın ilk başlarında kadınların durumu bugünküne göre çok daha saygındı. Yabancılarla bir araya geliyor, kocalarını özgürce seçebiliyor, evliliğin eşit bir tarafı olabiliyor, rahatça dolaşabiliyor ve mescitte erkeklerle birlikte ibadet edebiliyordu,”.. isterse savaşa katılabiliyor, erkeklerin yaptığı her işi yapabiliyordu..
39 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.