Türkçe "Off" kitaplarını, Türkçe "Off" sözleri ve alıntılarını, Türkçe "Off" yazarlarını, Türkçe "Off" yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Lisansta 1.sınıfta, “Zaten senelerdir Türkçe
dersleri görüyoruz, ne gerek var?” diyerek aldığım Türk Dili dersi bana bu kitabı kazandırdı. Hem de yine “Zorunlu kitap okumak mı olur bu yaşta? Kendi kitabımı neden kendim seçemiyorum ki?”
diye isyan ederken... Evet ergenliğimin doruklarındaymışım. Zaten dilin kullanımı konusunda hassas bir insandım. Hatali kullanımları düzeltmek bazen insanları kırsa da sessiz kalamazdım. Hem de dili doğru kullanmaya özen gösterirdim. Feyza Hepçilingirler ne kadar haklı olduğumu Türkçe Off’taki farklı örnekler üzerinden tekrar gösterdi. Bir cümlede bir kelimenin eksikliğinin yarattığı anlam farkını, bu anlam farkının günlük yasamdaki etkilerini ve felsefedeki etkilerini düşünmemi sağladı. Türkçe Off’u özellikle 10. sınıfta felsefe - dil ilişkisini konuştuğumuz
öğrencilerime israrla tavsiye ederim. Feyza Hepçilingirler bu kitapta, dilin kullanımı ve iletişime etkisi üzerine güzel bir sorgulama yapıyor. #okuyorum #bookstagram #everestyayinlari Daha fazlasi için →
#kitapyorum #booklover #book #kitapkurdu
#okuyarakyasa #okuyorum #okudumbitti! #kitapkurdu
#kitapyorum #kitapbenim #bookstagram #booklover #books #instabooks #kitapsevgisi #kitapyurdu #kitaplariyikivar
#kitapokuyorum #kitapyorumu #kitapalisverigi #kitapokumak
#kitapkardesligi #kitapkolik
Türkçe "Off"Feyza Hepçilingirler · Everest Yayınları · 2017698 okunma
“Ünlü Türk düşünürü Mevlana’nın ölümünün 721. yıldönümü sema ayinleriyle kutlandı.” Çok yapılmış ve çok eleştirilmiş bir yanlıştır. Doğum yıldönümleri “kutlanır”; ama ölüm yıldönümleri kutlanmaz, ayıptır. Bir insanın ölümünü kutlamak insanlıkla bağdaşmaz. Ölüm yıldönümlerinde o kişi “anılır”. Onu unutmadığımızı, unutmayacağımızı söylemek için bir fırsat olarak değerlendirilir yıldönümü; yoksa Mevlana öldü diye şenlik yapmak da neyin nesi? Doğrusu şöyle olmalı: “Ünlü Türk düşünürü Mevlana ölümünün 721. yıldönümünde sema ayinleriyle anıldı.”
Bir tek "-in" ekiyle anlam bu kadar değişir mi? Eski notlarımı karıştırıyorum, tamlama konusunda saptadığım pek çok yanlış bundan, tamlayan (ilgi) ekinin eksikliğinden kaynaklanan yanlışlar. Şöyle bir sıralayayım mı?
"Yani ben anlamadığım Haliç'e fabrika ruhsatı vermişler." "Ben" değil, "benim".
"Türkiye, bu noktaya gelmesini ne yazık ki devletçi ve statükocu tutumlar anlayamadı." "Türkiye" değil, "Türkiye'nin".
...
Kimi zaman insanların ne söyledikleri belli değildir. Ne demek istediklerini aşağı yukarı çıkarırsınız; ama iletmek istediklerini tahmin ettiğiniz anlam ile söyledikleri sözden çıkan anlam farklıdır. Bu durumda tahmininize mi güveneceksiniz, duyduğunuza mı?
Dili doğru dürüst kullanamayan insanın doğru, mantıklı, kapsamlı düşündüğüne inanıyorsanız bu inancınızdan hemen vazgeçin. Ne kadar konuşuyor, ne kadar yazıyor, nasıl anlatıyorsa o kadardır o insan, daha fazla değil. Düşünmeyi de biçimlendiren dildir çünkü. Hiç kimse dil olmadan düşünemez.
Türkçeyi “banal” bulup İngilizce konuşmak, iki sözün arasına yabancı bir sözcük sıkıştırmak, o da olmazsa hem Türkçesini hem İngilizcesini bozup çorba haline getirilmiş bir dille meramını anlatmaya çalışmak moda oldu.
Türkçe "Off" , okuyucuyu başından sonuna kadar sıkmadan dilimizi birçok boyutuyla ele alıyor. Bunu yaparken bilimsellikten uzak bir dil seçerek her kesimden insanın okumasına olanak sağlıyor.
275. sayfadan itibaren okuyucuların kitaba dair eleştirilerini, tepkilerini ve önerilerini bulacaksınız. Bu eleştirel yapılırken sert tepkiler de yok değil. En
Türkçe konusunda son zamanlarda belirginleşen duyarlılığın "kirlenme" sözcüğü ile anlatılmasını yeterli bulmuyorum. "Kirlenme" dediğiniz zaman o "kiri" oluşturan sözcükleri dilden atmayı çözüm olarak görmeniz kaçınılmazdır. "Show", "talk show", "raiting" gibi kelimeleri kullanmazsanız kirlenme ortadan kalkar. Oysa Türkçeye daha derinden daha kökten bir saldırı var. Bu, Türkçeyi kirletmekten çok çürüten, kendi özelliklerini unutturan bir saldırı. Yüzyılların birikimi deyimlere, atasözlerine kadar ulaşıyor, söz dizimi kurallarını bozuyor, dilin özgün yapısını yok etmeye yöneliyor.
Sorun yalnızca edebiyatın, sanatın toplum gündeminden silinmeye çalışılması sorunu değil. Sorun medyanın "Hayır!" demeden kendisini izleyecek bir sürü yaratma, ipleri her koşulda elinde tutma istemi.
Giderek canavarlaşması, verdiğiyle yetinmeyene haddini bildirmesi, önüne geçmek isteğini yere yıkıp üstünde tepinmesi...
" Cumhurbaşkanı Demirel 1 Mayıs olaylarında hayatını kaybedenlere başsağlığı diledi."
Hayatını kaybedenler için -katillerini bulmak dışında- yapılabilecek pek bir şey kalmamıştır. Başsağlığı da ölenleri değil, kalanları ilgilendirir.
Üstüne titrediğimiz bir anadilimiz olsaydı, başla sahip olduklarımızın da üstüne titremez miydik? Anadilimize saygı duysaydık başka anadillere de saygı duymaz mıydık?
Kimileri İngilizce sözcük kullanmaya meraklıdır, kimileri Arapça, Farsça. Çünkü seçtikleri sözcükler, insanların yalnız düşüncelerini, kişiliklerini değil, dünya görüşlerini de açıklar.