Türkiye 1956-1958 arası dışa giderek kapandı. İstikrar programı uygulaması için baskı yapmak üzere, dışarıdan verilen program kredileri azaltıldı. Zaten Dünya Bankası'ndan uzun zamandır yeni proje kredisi alınamıyordu.* Verildiği kadarıyla dış yardım ve kısa vadeli kredilerle iş idare edilmeye çalışılsa da, idare edilir gibi değildi. Dış borç servisinin ihracatın % 30'unu aşmasına devalüasyon bekleyişlerinin yol açtığı yurt dışına sermaye kaçışları eklenince, bir ara karaborsadaki döviz kuru 20 TL = 1 dolara kadar yükselmişti. Kaçakçılık da iyice artmış, "resmi işlemler" yanında ikinci bir "yeraltı ekonomisi" oluşturmuştu. Hükümet bir istikrar programına gitmemek için, dış kaynaktan yoksun kalmak pahasına, iki yıl diretirken ekonominin gidişi iyice kötüleşmişti.
*Bunun nedeni DB'nin Türkiye'ye yolladığı uzmanın hükümet politikalarına çok müdahale etmesi üzerine, hükümetin bu uzmanı ekonomi daha sıkışıklığa girmezden önce kovmasıydı.
Türkiye'nin son yüz yıllık tarihinde (1901-2002) altı kez moratoryum ilan etmiş olma gibi güven eksikliği yaratan bir durumu bulunmaktadır; bunun son üçü (1929, 1958, 1978) önceki bölümlerde incelenmiştir. Yükselen pazar ülkeleri arasında (British Intelligence Unit sıralamasında, Şubat 2004 itibariyle) rizikosu en yüksek 4. ülke konumunda Türkiye bulunuyordu.
Özel sermayeli yerli/ticari bankaların sayısı 1990'da 25 iken, 1997'de sayıları 36'ya çıkmıştı. Yeni banka kurulmasını teşvik eden etkenlerin biri, yüksek faizli Hazine bonolarıydı; sırf bundan yararlanmak için yeni (yerli/yabancı) banka kurulduğu söyleniyordu. Dış dünyaya oranla çok yüksek olan Hazine bonosu faizlerini faiz arbitrajı yoluyla değerlendirmek için, dış dünyadan kısa vadeli kredi alıyorlar, pozisyon açıklarının önemli kısmı da buradan kaynaklanıyordu. Bu da, bankaların büyüme eğilimindeki pozisyon açıklarından ötürü, ortaya çıkabilecek döviz fiyatı artışlarına karşı rizikolarını çok büyütmekteydi.
ABD, savaşın içinde büyük altın stoku biriktirmiş, çok zenginleşmişti; ancak dış dünyadaki daralma eğilimi onu da etkiliyordu. ABD sermayesi dış talep daralırken içeride kar sağlamak için, 1920'lerin ortasından itibaren hızlı bir spekülasyona geçti; banka kredisine dayanarak önce toprak (başta Florida) alımlarına yöneldi. Bir-iki yılda, toprak fiyatlarında çöküşle birlikte bunun sonu geldi. Bu kez spekülasyon, yine banka kredilerini kullanarak, New York hisse senedi borsasına yöneldi; hisse fiyatları gerçeklerle bağlantısının koptuğu noktalara yükselmeye başladı. Federal Rezerv Bankası bunu durdurmak için faizlerini yükseltmeye geçti; 1929 yaz aylarında faizler % 7'den % 15'e kadar çıkmıştı. Ekim 21'e gelindiğinde, yüksek faizlerin etkisiyle başlayan durgunluğun yol açtığı güven bunalımı etkisini gösterdi; doruklardaki fiyatlara ulaşan hisse senetlerinde başlayan satışlar, borsanın çöküşünü, onu izleyerek de bankaların çöküşünü getirdi. Borsa ile birlikte spekülatif alımları fonlayan bankaların çöküşü krizi patlatırken, işte, zaten savaş sonrası dönemi dünyasının hazır olan ortamında, krizi izleyen derin bir bunalıma, kendisiyle birlikte bütün dünyayı da sürükledi.
4 Ağustos 1958'de TL, dolar karşısında fiilen (de facto devalüasyon) 2.80 TL'den 9 TL = 1 dolara düşürüldü; ama geleneksel ihraç ürünlerinde farklı oranlarda primli yüksek kurlar (katlı-kur sistemi) sürdürüldü.
Türkiye'nin IMF ile ilk deneyimi 1946'da oldu; savaşta yaşadığı yüksek oranlı enflasyonun TL kurunu aşırı değerlendirmesini gidermek üzere bir devalüasyon yaptı (1.3 TL/dolar'dan 2.8 TL/dolara). Ekonomisini serbestleşmeye geçirirken demokrasiyi de siyasi rejim olarak benimsedi. Kore Savaşı'na (1951-1953) katılarak NATO üyeliğini garantiledi. Bunların tümündeki temel amaç resmi dış yardım kadar Batı blokunda yer alabilmekti. Ne var ki, bütün olumlu koşullara rağmen, 1954'ten itibaren ekonomide serbest piyasa derken darlıkların artmasını ve 1958'de borç ödeyemez duruma düşmeyi engelleyemedi.
1978'e gelindiğinde, bu kısa vadeli ve düşük faizli borç furyasında, bir dizi Gelişmekte Olan Ülkeler (Türkiye, Arjantin, Zaire, Peru gibi) borç ödeyemez duruma girdiler, moratoryum ilan ettiler.