Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi

Şevket Pamuk

Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi Sözleri ve Alıntıları

Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi sözleri ve alıntılarını, Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi kitap alıntılarını, Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bugün Türkiye'de devlet müdahaleciliği hala uzun dönemli kurallarla değil, kısa vadeli olarak ve kişiler üzerinden yapılıyor. Müdahaleciliğin önemli bir bölümü gelişme potansiyeli olduğu düşünülen sektörlere destek sağlamak yerine, iktidara yakın olanların kayrılması, her iktidarın kendi zenginlerini yaratması için kullanılıyor. Bu durumda ekonomide başarı için daha fazla eğitim, beceri, teknoloji ile daha rekabetçi çalışan yapılar yerine devlete yakın durmak, devletten destek alabilmek daha önemli oluyor. Böyle bir ortamda kişiler ve firmalar fiziki sermayeye, eğitime, becerilere ve teknolojiye yatırım yapmak yerine çabuk kâr ve birikim için devlete yakın durmaya çalışacaklar, kaynaklarını bu amaçla kullanacaklardır. Böyle bir ekonomide kısa ve orta vadede bir miktar büyüme sağlanabilir, ama bu tür büyüme sınırlı kalacaktır."
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, gelişen ülkelerde Keynes’ci politikaların paralelinde ithal ikamesi yoluyla sanayileşme stratejisi benimsenmişti. Ancak gelişmiş ülkelerde ve dünya ekonomisinde piyasa yanlısı politikalar ağırlık kazanmaya başlayınca, gelişen ülkelerdeki politikaların da değişmesi gündeme geldi. Gelişen ekonomilerde ithal ikameci
Reklam
Hükümetlerin hedefi, dönemin deyimiyle, “bir karış daha şimendifer”di. Oysa zamanın teknolojik olanakları ile demiryolu inşaatı son derece zor ve masraflıydı. Bu nedenle Cumhuriyet’in ilk yıllarında inşa edilen demiryollarına ayrılan kaynakların bütçe ve GSYH içerisindeki payları, daha sonraki dönemlerde en büyük inşaat projesi olarak öne çıkan GAP’tan çok daha yüksektir. Nitekim İnönü hükümetlerinin demiryolları siyaseti, yüksek maliyeti nedeniyle Meclis’te ve dışında bir hayli eleştirildi. Ancak demiryolları sadece ekonominin değil, yeni ülkenin oluşturulmasında da çok önemli rol oynadılar. Ama demiryollarını yerel yerleşim merkezlerine ve köylere bağlayan ikincil yolların yapımına yeterince ağırlık verilmedi. Yine de oluşturulan demiryolları ağı sayesinde 1930’lardan itibaren ve özellikle İkinci Dünya Savaşı yıllarında büyük kentler İç ve Doğu Anadolu’da üretilen buğday ile beslenebilmiştir. Cumhuriyet’in erken yıllarında bir yandan da demiryollarının millileştirilmesine başlandı. Türkiye’deki demiryollarının işletilmesi kârlı bir iş olmadığı, hatta çoğunluğu zarar ettiği için, Avrupalı şirketler de ellerindeki hatları devretmeye hazırlardı. Bu nedenle millileştirmelerde fazla sorun yaşanmadı.
Sarraflara gereksinimi olan devlet, onların faaliyetini özendirmekteydi. 1760’lardan itibaren devletin mali durumu bozulurken, devlete doğrudan borç veren sarrafların önemi artmaya başladı. Avrupa finans çevreleriyle olan ilişkileri sayesinde sarraflar, Osmanlı devleti için Avrupa piyasalarından kısa vadeli borçlar bulmaya başladılar. Ayrıca pek çok sarraf, padişahın ve önde gelen Osmanlı bürokratlarının kişisel servetlerini ve finans işlerini yönetmeye koyuldular. Aynı sarraflar, Fransız Devrimi’nden sonra İstanbul’daki Fransız tüccarlarının yerlerini alarak, poliçe ticaretinin Önemli bir bölümünü de ellerine geçirdiler. Böylece geleneksel para ve kredi işlerinde uzmanlaşan sarraflardan, ülkelerarası bağlantılarını kurmuş, İstanbul’da bir finans burjuvazisinin çekirdeğini oluşturacak, büyük ölçekli mali sermayedarlara dönüştüler. Bu kesim ilk bankalarını ancak 1840’larda kurabildi, ancak bu tarihten önce de Galata bankerleri olarak anılmaya başladılar. Galata bankerlerinin mali gücü, 19. yüzyılın ortalarında doruğuna ulaştı. Ancak bu arada devletin bütçe açıkları ve borç alma gereksinimlerini daha da hızlı büyümüştü. Bu nedenle devlet, uzun vadeli gereksinimlerini karşılamak üzere doğrudan Avrupa mali piyasalarına da borç aramaya karar verince, Galata bankerleri başkentte ve taşrada şubeler açan ve hatta yeni bankalar kuran Avrupa bankalarının ve bankerlerinin rekabetiyle karşı karşıya kaldılar.
... Avrupa ve Asya’da pek çok devletin varlığını koruyamadığı bir dönemde, Osmanlıların üç kıtaya yayılan bir imparatorluğu birarada tutarak 19. yüzyıla taşıyabildiklerini vurgulamak gerekir. Bu başarının ardındaki Önemli bir neden küçük köylülüğe dayalı toprak düzeni ise, bir diğer neden de merkezi yönetimin hem içeride hem de dışarıda ortaya çıkan tehdit ve tehlikelere karşı esneklik, pragmatizm ve müzakere geleneği ile çözüm aramasıydı. Burada, esneklik ve pragmatizm derken, uygulanan politikalarda ve kurumsal değişikliklerde, her zaman sıkı kurallara, âdet ve geleneklere, dine, geçmişteki davranış kalıplarına ve düşmanlıklara bağlı kalmadan hareket edebilme özelliklerini kastediyoruz. Osmanlılar en erken dönemlerinden başlayarak bu özellikleri sergilediler. Örneğin ateşli silahları komşularına kıyasla çok daha erken ve etkin biçimde benimsediler. Ayrıca fetih ve yayılma sürecinde, başkalarından öğrenme ve başkalarının kurumlarını ödünç alma konusunda rahat davranabildiler, kendi egemenliklerini tam olarak kuramadıkları yerlerde, yerel seçkinlerle pazarlık ederek onların desteğini alabildiler. Oluşturulan kurumlar da bir ölçüde bu esneklik ve pragmatizmi yansıttı. Osmanlılar matbaanın Müslüman nüfus tarafından kullanımını yüzyıllarca yasaklayarak Sanayi Devrimi öncesi dönemin en Önemli teknolojilerinden birine kapılarını kapattılar. Ancak aynı Osmanlılar sadece 15. ve 16. yüzyıllarda değil, 17. ve 18. yüzyıllarda da yeni askeri teknolojileri yakından izlemeye ve kullanmaya devam ettiler.
Yerli üretimin iç pazardaki payının artmaya başlaması,ancak 1929 yılında yeni ulus devletin gümrük tarifelerini yükseltmesiyle mümkün oldu.
Sayfa 142 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyacak
Reklam
205 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.