Dünden Bugüne

Türkiye'de İşçi Sınıfı ve Sendikacılık

Yıldırım Koç

En Eski Türkiye'de İşçi Sınıfı ve Sendikacılık Gönderileri

En Eski Türkiye'de İşçi Sınıfı ve Sendikacılık kitaplarını, en eski Türkiye'de İşçi Sınıfı ve Sendikacılık sözleri ve alıntılarını, en eski Türkiye'de İşçi Sınıfı ve Sendikacılık yazarlarını, en eski Türkiye'de İşçi Sınıfı ve Sendikacılık yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İşçi sınıfı, bir işverene işgücünü satarak aldığı ücret karşılığında yaşamını sürdüren insanların oluşturduğu sınıftır.... İşçileri, tarihte daha önceki dönemlerde ortaya çıkmış ve sömürülen sınıflardan ayıran temel özellik, özgürleşmiş emek olmalarıdır. Bu “özgürleşme” iki boyutludur. Birinci boyut, emeğin kölelik veya serflik bağımlılığından kurtulması, emek-gücünün meta haline gelmesi ve böylece özgürleşmesidir. ikinci boyut ise, üretim araçları mülkiyetinden özgürleşmesi, kopmasıdır. Bu ikinci boyut, mülksüzleşmedir.. İşçi sınıfı, mesleklere göre de belirlenmez..
Sendika, işçilerin hak ve çıkarların korumak ve geliştirmek amacıyla oluşturdukları örgütlenmelerdir.
Reklam
İşçi sınıfının gücü tartışıldığında, ücretli işgücünün ve becerili işgücünün yetersizliği, işsizlik düzeyi, işçilik bilinci, sınıf bilinci, örgütlülük biçimi ve düzeyi, grev hakki, eylemlilik alışkanlığı, siyasal bilinç, siyasal bilincin etkili olabildiği demokratik ortam gibi etmenler önemlidir. Bu ve benzeri etmenler, işçi sınıfı tarafının gücünü belirler.
1923 yilinda 2608 sayili Amele Birligi ihtiyat Teavun Sandiklari Talimatnamesi ile bugun de varligini surduren Amele Birligi kuruldu. 15 Ocak 1924 gun ve 394 sayili Yasayla, 10 bin ve daha fazla nufuslu yerlerdeki işyerlerinde haftada bir gun ucretsiz izin hakki tanindi. 1924 Anayasasi cemiyet kurma hakkini taniyor, angaryayi yasakliyordu. 17
1946 yılında, sınıf esasına dayalı cemiyet kurma yasağının kalkmasından sonra çeşitli türde sendikalar kuruldu. Sermayedar sınıf, Soguk Savaş koşullarinda bir müttefik olarak gereksinim duyduğu sendikaların önünde bir engel oluşturmadı; aksine onlara destek verdi. Ekonomik büyüme de, işçilerin bazı temel taleplerinin kapitalist düzen içinde karşılanabilmesini olanaklı kildi. Düşük oranlı işsizlik ise işçilerin ve sendikaların pazarlık gücünü artırdı. Soguk Savaş koşullarinin 1946 yili sonlarinda belirginleşmesi uzerine, 16 Aralik 1946 tarihinde bu sendikalarin sosyalist-komunist örgütlenmelerle baglantılı olanlari kapatıldi. Bunun ardından, 1947 yılında CHP’nin veya devletin doğrudan denetimi altinda sendikalar oluşturulmaya başlandi.
Devlet, gerek CHP, gerek DP hukumetleri doneminde, sendikacilik hareketini sıkı biçimde denetim altında tuttu. Hukumetler de, sendikacilik hareketinden siyasal amaçlarla yararlanmaya çakıştı. Devletin belirlediği sınırların dışına çıkan sendikalar kapatilirken, hukumetlerin çıkarlarina uygun olmayan davranışlara giren sendikalar çeşitli baskılarla karşılaştı. CHP’nin iktidarda bulunduğu donemde DP’li sendıkacılar, DP’nin iktidarda bulunduğu donemde ise CHP’li sendikacılar baskı gördü.
Reklam
İşçilerin çok büyük bir bölümü Demokrat Parti'yi tutuyordu. Demokrat Parti işçilerin desteğini alabilmek amacıyla yasalar aracılığıyla önemli haklar veriyordu. Ayrıca, sendikaların örgütlü bulunduğu kamu kesimi işyerlerindeki işçiler, hükümetle ilişkiler aracılığıyla, ücret zamları da alabiliyorlardı. İşçilerin büyük bir bölümü ya tam mülksüzleşmemiş ve köyle bağları kopmamış yari-işçilerdi, ya da ilk kuşak işçilerdi. Sosyalist nitelikli bir programı benimseyen ve "işçi'', "çalışan" veya "emekçi" kimliğini öne çıkaran siyasal orgutlenmeler ise işçiler tarafından benimsenmedi, desteklenmedi. 1946-1961 doneminde işçi sinifinin hak almadaki ana araci, oy gucuydu. işçiler, özellikle kendilerinin “adam yerine konmasında” büyük katkıları olan Demokrat Parti döneminde, alışık olmadıkları ve Soğuk Savaş koşullarıda genellikle kamuoyu desteği de sağlayamayan eylemlere pek başvurmadılar. Grev yapılmamasının ana nedeni, yasadışı grevde çok küçük olan yaptırım değil, bu etmenlerdi. Bu donemde, bu nedenle, işçi ve memur eylemleri çok azdır. 1946 sonrasında ve özellikle 1950-1957 döneminde işçilerin gerçek ücretleri arttı, çalışma ve yaşama koşullarında bir iyileşme gerçekleşti.
1963 yilinda grev hakli toplu pazarlik duzenine geçilmesiyle ve sendikalarin uye sayisının artmasiyla birlikte sendikalarin maddi olanaklari onemli olçude artti. 1946-1961 doneminde sendikaciligin kulfeti gok, nimeti azken, 1963 sonrasinda kulfet azaldi, nimet çogaldi. Bu da iç sorunlarin daha da artmasinda onemli rol oynadi. Turkiye sendikacilik hareketi bir taraftan hizla buyur ve guçlenirken, diger taraftan onemli bolunmeler yaşadi. Sendikacilik hareketi kitleselleşti ve siyasallaşti; yeni mucadele araçllari geliştirildi. 1975-1980 doneminde Engels’in “yapay proletarya” olarak nitelendirdigi olgu Turkiye’de yayginlaşti. Siyasal iktidarlar, kendi yandaşlarinı kitlesel biçimde işyerlerine yerleştirdiler ve bunlar araciliğiyla sendikalarda etkili olmaya ve sendikalari kullanmaya çaliştilar.
1984-1991 döneminde ülkeyi yöneten ANAP, Türkiye’yi, uluslararası tekelci sermayenin denetiminde ve çıkarları doğrultusunda biçimlenen küreselleşmeye tam olarak eklemlemek için gereken tüm çabayı gösterdi. Emekçi sınıf ve tabakalar, hızlı bir enflasyonla yoksullaştırıldı. Gerçek ücretler düşürüldü. Mülksüzleşme hızlandırıldı. Bireysel çözüm arayışları, “köşe dönmecilik" teşvik edildi. Toplumsal yaşamın her alanını etkileyen kapsamlı bir özelleştirme amaçlandi.
1980-1998 doneminde endustrileşmede ithal ikameci politikalardan, ihracata donuk politikalara geçildi. Bu da Turkiye’nin ekonomik ve toplumsal yapisinda yeni yapilanmalari gündeme getirdi. Ayrıca, kamu açıklari buyutuldu ve buyutulen iç ve dış borçlar aracılığıyla hukumetlerin uluslararasi ve yerli sermayeye bagimliligi artirildi. Hukumetlerin asli gorevi, borç anapara ve faizlerini zamanında odeyebilmek olarak algilanmaya başlandi. 5 Nisan 1994 istikrar programiyla, bu işleyişin yüku emekçi sinif ve tabakalarin sırtına yikildi. Kamu kesiminde israf, yolsuzluk, ruşvet artti. Turgut Ozal’in, “benim memurum işini bilir” mantiği yayildi. Turkiye mafyasi ve geteleri, dunya uyuşturucu trafiginde onemli bir rol oynamaya başladi. Uyuşturucu uretimi ve ticaretiyle elde edilen buyuk gelirler, ekonominin diğer sektorlerinde yatirima yoneldi. Ayrica, Anadolu'nun çeşitli yorelerinde (Kahramanmaraş, Gaziantep, Çankiri, Manisa, Çorum, v.b.) ve Trakya’da, onemli bir bolumu ihracata donuk, hizli bir endustrileşme gerçekleşti. Turkiye’deki yabanci sermaye yatirimlari da artti. Avrupa Birligi ile 1.1.1996 tarihinde başlayan gumruk birligi, bu butunleşme surecini daha da hizlandirdi.
15 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.