Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Step Kahramanlarının İslam Dini ile Tanışmaları

Türkler Nasıl Müslüman Oldu?

Zekeriya Kitapçı

Türkler Nasıl Müslüman Oldu? Gönderileri

Türkler Nasıl Müslüman Oldu? kitaplarını, Türkler Nasıl Müslüman Oldu? sözleri ve alıntılarını, Türkler Nasıl Müslüman Oldu? yazarlarını, Türkler Nasıl Müslüman Oldu? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
307 syf.
1/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Türkler Nasıl Müslüman Oldu?
Bu kitaptan evvel yazar,
Erdoğan Aydın
Erdoğan Aydın
nın,
Nasıl Müslüman Olduk
Nasıl Müslüman Olduk
kitabını okumuştum iki kitap arasında çokça fark var.
Türkler Nasıl Müslüman Oldu?
Türkler Nasıl Müslüman Oldu?
kitabında Arab Savaşcı Kutube'ye baştan sona övgüler dizilmekte adeta Türkler İslamiyeti severek kabul ettiler, Kuteybe'nin isteği üzerine Müslüman olmadan evvelin de bile severek cami yaptılar, diye belirtmektedir. Oysa ki,
Türkler Nasıl Müslüman Oldu?
Türkler Nasıl Müslüman Oldu?Zekeriya Kitapçı · Yedi Kubbe Yayınları · 201328 okunma
Reklam
bütün bu dinlerin, Türkler'de ki, askerlik ruhunu inanılmayacak kadar zayıflattığını itiraf eder..
Aynı elim akibeti Türkler için de savunan el-Cahız aynen şöyle demektedir: "Türkler zındıklık (Budizm) dinine girince artık harplerde mağlup olmaya başladılar. Türklerin en kahraman kabilelerinden biri olan Dokuz Oğuz (Uygur) kabilesi bunun misalidir. Halbuki, Dokuz Oğuzlar, Karluk Türklerinden sayıca bir kaç misli az oldukları halde, daima savaşlarda onlardan üstün olurlardı. Ne zaman ki Türkler bu zındıklık dinine girmeye başladılar oysa, bu zındıklık dini, insanları dünyadan el etek çektirme ve yumuşaklık telkin etmede Hıristiyanlık'tan daha kötü tesir eder, artık onların kahramanlıkları gitmiş, yiğitlik duyguları sönmüş ve pısırık çekingen bir millet olmuşlardır". Kahramanlıkları dillere destan olan ve birçok Arap kaynaklarında Türklerin en haşin kabilesi olarak zikredilen Dokuz Oğuzların, Buda hatta, Mani gibi eski Asya dinlerinin aralarında yayılmasıyla bir anda askerlik ruhlarını kaybetmeleri sadece büyük Türk hayranı el-Cahız'ın değil, diğer bir kısım Arap yazarlarının da gözünden kaçmamıştır.
Tarih bilmeyen, unutan toplum oluşumuzdan bunlar hep.. ‍️
Türkistan halkının aradan asırlar geçmiş olmasına rağmen Kuteybe b. Müslim'e hala büyük bir veli, ermiş, şeyh, imam gözü ile bakmaları, kabrini mübarek bir ziyaretgah yeri haline getirmeleri ve hala derin bir saygı ve bağlılık duymaları, O'nun Türkler'in nazarında nasıl kudsi bir yer işgal ettiğini ve dini duygularına hala nasıl tesir ettiğini açıkça göstermektedir. Kuteybe daha sonraları, bütün Türkistan' da ve müslüman Türk toplumu arasında efsaneleşmiş, özellikle O'nun mazlum bir atmosfer içinde öldürülmesi halkın gönlünde manevi bir taht kurmasına vesile olmuş ve milli bir Kahraman Türk haline gelmiştir.
Stockholm sendromu mu var bizde ‍️‍️
Ne ilginçtirki; Kuteybe'nin bu en kritik anında ve en yakınlarının bile kendi canlarının telaşına düşerek onu terkettikleri ve bir çok güvendiği kirnelerin hlyanet ederek karşı tarafa geçtikleri en kötü anlarında, "mahalli Türk asılzadelerinden" oluşan Müslüman Türk muhafızları sahip çıkmış ve büyük bir cesaretle arslanlar gibi çarpışarak onu korumaya çalışmışlardır. Bu Türk asılzadelerini Kuteybe b. Müslim'in Semerkant'ı haksız yere işgal ettiği sırada rehin olarak almış olması gerekmektedir.
Reklam
İslam Dininin Buhara'da yerleşmesi, Orta Asya içinde çok önemli bir merhale oluşturmuştur. Buhara, İç Asya'ya gidecek dinler için her zaman ileri bir karakol durumunda idi. Bu bakımdan İç Asya'ya giden Ari ve Sami dinleri, önce Buhara'ya gelmişler, burada mücadeleyi kazanarak yerleşme imkanı bulanlar bir adım daha ileri atarak, Orta Asya ve dolayısıyla Türk Yurtlarına ulaşmışlardır. İslam Dininin Buhara'da yerleşmesi onun Orta Asya ve Türk dünyası içinde bir baht ve aydınlık geleceği olmuştur. Zira, İslamiyet Anadolu'ya ve Avrupa'ya, Arabistan'dan değil, Orta Asya'dan gelecek ve Viyana önlerine kadar gidecekti. . Bu bakımdan Kuteybe b. Müslim tarafından İslamlaştırmanın ana hedefi olarak Buhara'nın seçilmesi bir tesadüf değil, tam bir isabet idi. Budizm ve Zerdüştlüğe indirilen 'Ve çoğu kere insafsız olan bu darbeler ise, onların sadece Buhara' da sonunu getirmemiş belki bütün İç Asya ve Türk dünyası için bir tehlike olmaktan çıkarmıştır. Böylece kan ve can damarları bir nevi kesilmiş olan bu dinler, İç Asya ve Türk Dünyasına yeni yeni ikmal yapamaz bir hale gelmişlerdir.
Şurası da unutulmamalıdır ki Buhara; bütün Eski ve Orta Çağlar boyunca, Orta-Doğu'nun Kudüs ve Mekke gibi en önemli dini merkezlerinden biri olmuştur. Dini şuurun geliştiği, bunun bir mücadele haline dönüştüğü şehirlerde, yeni bir dinin nüfuz etme ve tutunma şansı yok denecek kadar azdır. Mesela, İslam Dininin Mekke' deki çok zorlu ve çetin mücadelesi bunun en ilginç örneklerinden biridir. Bu bakımdan, İslam Dininin, Buhara'da yayılma şansı yok denecek kadar azdı. Zira, eski çağlar boyunca Zerdüştlük, Budizm, Müsevilik, Manihaizm, Hıristiyanlık gibi eski Ari ve Sami dinlerinin adeta ocağı' olmuş böyle bir şehirde İslam hidayet çerağının tutuşması pek kolay bir iş değildi. Yerli halk, zaten çok şuurlu bir tercih sonucu bu dinlerden birini kabul etmiş ve koyu bir taassuba varan bir şekilde de ona bağlanmıştı. Bu şartlar altında bir kimsenin tekrar yeni ve başka bir dini kabul etmesi ise, ilk anda en az onun çevresi tarafından dışlanması demekti ki, bunu şimdilik hiç bir kimsenin göze almasına imkan yoktu. Bu bakımdan bu büyük inkılab, halkın İslam Dinini kendi iradesiyle tercih etmesi ile değil, olsa olsa ancak yarı dini ve askeri bir ihtilalle gerçekleşebilirdi. Kuteybe işte Buhara'da bunu yapmış ve İslam Dinini, bölgede, en zor ve en son girebileceği bir şehre, en kuvvetli bir şekilde yerleştirmiştir. O, eski dinlerin üzerinden sanki bir tank gibi geçerek onların hepsini ezmiş ve böylece imkansızı adeta mümkün hale getirmiştir.
... Kuran'ın özellikle Farsça okunmasına değil muhtemelen çevre halkının kullandığı ve kolayca anlaşabildiği bir dilde okunmasına cevaz verilmiştir ki, bu da şüphesiz İslam Dininin yayılmasında yararlı olmuştur.
Narşahi; Kuteybe'nin bu şiddete varan uygularnaları ile ilgili olarak şu beyanlarda bulunmaktadır: "Kuteybe, Buhara'da İslamiyetin yayılması için çok büyük gayretler sarfetti şeriatin emirleninin yerine getirilmesinde ihmali görülen herkesi cezalandırdı bir çok cami ve mescidler yaptırdı ve halkın cuma namazlarını kılmasını (müslim ve gayrimüslim tefriki yapmadan) bir mecburiyet haline getirdi" <60>. Kuteybe'nin, yerli halkın mutlaka müslüman olmaları yolundaki bu aşırı gayretleni, diğer taraftan Buhara' da bu günlerin tabiri ile radikal bir müslüman gurubun da ortaya çıkmasına sebeb olmuştur. Daha ziyade yeni mühtediler ve bir kısım samimi Müslüman Arabiardan oluşan bu fanatikler grubu; Türk asıllı Kuşan ailelerinin peşini hiç bir zaman bırakmamışlardır. Hele hele Kuteybe'nin yerli halkı müslirn ve gayri rnüslirn, hiç bir ayırım gözetmeden Cuma namazlarını kılmaya mecbur etmesinden sonra, bu fanatik müslümanlar, gayr-i müslim halka özellikle Kuşan ailelerine daha saldırgan bir hale gelmişlerdir.
26 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.