Güvercinler, dünyanın farklı çeyreklerinde binlerce yıl evcilleştirilmiştir; Prof. Lepsius’un bana aktardığı bilgilere göre, güvercinlere dair en eski, kayıtlar MÖ 3000’e dayanır ve Mısır hanedanının beşinci kuşağından kalmadır.
Tüysüz köpeklerin dişleri kusurludur; uzun-tüylü ve kaba-tüylü hayvanlar, uzun veya çok sayıda boynuz sahibi olmaya yatkındır; paçalı güvercinlerin dış ayak parmakları arasında deri bulunur; kısa gagalı güvercinlerin ayakları küçükken, uzun gagalılarınki büyüktür. Dolayısıyla insanın her özgün karakteri seçmeye ve bu yolla çoğaltmaya devam etmesi durumunda, büyüme ilintisinin gizemli yasalarından ötürü yapının diğer parçalarını da farkında olmadan değiştireceği neredeyse kesindir.
Çok sıkı esâret altında bulunmadığı anayurdunda uzun zamandır yaşayıp da üremeyecek olan ne çok hayvan vardır! Bu durum, çoğu zaman bozulmuş içgüdülere atfedilir; oysa üst düzeyde dinçlik sergilediği hâlde nâdiren tohum üreten veya hiç üretmeyen ne çok kültür bitkisi vardır!
Majestelerinin gemisi Beagle’da bir doğa bilgini olarak bulunduğum dönemde, Güney Amerika’da yaşayan sâkinlerin dağılımına ve o kıtanın mevcut ve geçmiş sâkinleri arasındaki jeolojik ilişkilere yönelik birtakım bulgular beni bir hayli şaşırtmıştı.
İlk basımı 1859’da Londra’da yayımlanan Türlerin Kökeni, dünyamızın bilim ve kültür tarihini değiştiren kitapların başında gelir. Darwin’in 20 yıllık araştırması sonucu ortaya çıkan ve evrimin mekanizmalarını açıklayan Türlerin Kökeni sâdece biyoloji bilimlerinin değil, aynı zamanda tüm doğa bilimlerinin ve edebiyattan felsefeye tüm insanlık kültürüne yeni bir bakış kazandırmış, insanın dünyayı anlama mâcerasında bir dönüm noktası olmuştur.