En Eski Ülkenin Sonuna kitaplarını, en eski Ülkenin Sonuna sözleri ve alıntılarını, en eski Ülkenin Sonuna yazarlarını, en eski Ülkenin Sonuna yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ora bir şarkı söylüyor Dona Dona. Şarkıyı Joan Baez’den çok dinlemiştim. Sözlerine dikkat etmeden. Nasıl da güzelmiş sözler. Kitabın ruhuna da çok uygun. Şöyle diyor şarkı...
Pazara giden bir vagonda bağlanmış
Kederli gözlerle bakan bir buzağı var
Üstünde bir kırlangıç var
Gökyüzünde hızla kanat çırpan
Rüzgarlar nasıl da gülüyorlar
Tüm güçleriyle gülüyorlar
Gülüyorlar ve gülüyorlar tüm gün boyunca
Ve bütün yaz gece yarısına kadar
Şikayet etmeyi kes dedi çiftçi
Sana buzağı olmanı kim söyledi
Neden uçmak için kanatların yok
Bu hür ve onurlu kırlangıç gibi
Gökyüzünde hızla kanat çırpan
Rüzgarlar nasıl da gülüyorlar
Tüm güçleriyle gülüyorlar
Gülüyorlar ve gülüyorlar tüm gün boyunca
“Aileler bana göre türev-integral hesabına benzer,” derdi bazen Neta’ya. Çok fazla değişken, bir sürü parantez, sonuçların kuvvetlerle çarpımı, bunlar her şeyi zora sokar. Kız ne zaman bu konuyu gündeme getirse böyle homurdanırdı Avram. Birde gece gündüz her dakika, hatta düşlerde bile ailenin herbir üyesiyle ilişki içinde olma gereğinin hiç bitmemesi söz konusuydu. “ Sürekli elektroşoka maruz kalmak gibidir ya da sonu gelmek bilmeyen gök gürültülü sağanağa tutulmaya benzer. “
Hey, kızım sussana!
Kim var orada?
Sessiz ol! Herkesi uyandırdın!
Ama sarılıyordum ona
Kime?
Alt alta sıralanmış bu konuşma cümleleriyle başlar kitap. Yer hastane, çocuk yaşta üç kişi ve onlara bakmakla görevli bir hemşire. Hemşirenin varlığını aralarında geçen konuşmalardan anlarız. Arap olduğunu ve sürekli ağladığını söyler biri. Yine
3 arkadaşın hikayesi gibi başlayıp savaşa, ülkeye, evlada yakılan bir ağıta dönüşüyor roman. Bir annenin savaşa giden oğlunu bekleme korkusundan kaçmak için yollara düşüşü ise kitabı bir yol romanı haline getiriyor. Kitap çok içten, tarafsız ve çok sahici yazılmış. Savaş karşıtı bir roman. Savaşın sürekli gölgesi altında olan bir ülkede yaşamanın nasıl olduğunu, insanların ne yaşadığını iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Hele bir de yazarın kendi hayatıyla paralelliğini okuyunca içim titredi. İlgilenenlere şiddetle tavsiye ederim.
Ülkenin SonunaDavid Grossman · Siren Yayınları · 201974 okunma
“Hafif bir esinti havayı zahter, abdestbozan ve hanımeli kokularıyla dolduruyor. Ora’nın altındaki kaya buz gibi; dağ kocaman, büyük, katı ve sonsuz. Yerkabuğu ne kadar ince, diye düşünüyor.”
Sami “Bugünlerde her yere kontrol noktaları kurmuşlar,” diye söyleniyor ansızın. Ses tonuyla ona bir şey işaret eder gibi bir hali var. Ora başka bir şey daha söylemesini bekliyor ama gerisi gelmiyor.