Bitmek tükenmek bilmeyen bir mücadeledir hayat, öyle midir sahi? Yoksa sürekli akıp giden bir su mudur? Yeni bir cumhuriyet , yeni bir aile kurulurken, günlük hayat derinden değişirken nedir peki hayatın akmasını sağlayan? Aşk mıdır, aşk her şeye üstün müdür? Yoksa bir “umut” mudur kalbin atmasını sağlayan??
"Sizi çok iyi anlıyorum. Ben de bu yaşıma geldim, hiç evlenmedim. Evlenemedim. Bakın, beni bir kız görmeye götürmüşlerdi, on sene kadar oluyor, pek methettiler kızın güzelliğini, terbiyesini, kalktık gittik. Kız hakikaten zarif, güzel ve terbiyeliydi. Fakat annesi şişman. Gerdanı böyle sarkmış, iki kat olmuş adeta. Kızı beğendim fakat ya ilerde anasına benzerse diye, o gece beni uyku tutmadı. Ertesi gün, hayır, dedim. Artık bu, son sefer oldu. Anladım ki ben huysuz, vıdı vıdı bir adamım ve bekâr kalmalıyım. Siz inşallah benim gibi olmazsınız, dostum."
Bir zamanlar, her şeyden ve herkesten önce, sadece memleket meselelerini ve işini düşünürdü. Şimdi ailesine dair en ufak pürüz öncelik kazanıyordu. İhtiyarlamak, buydu işte!