Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Üretimin Aynası Ya da Tarihi Materyalist Eleştiri Yanılsaması

Jean Baudrillard

Üretimin Aynası Ya da Tarihi Materyalist Eleştiri Yanılsaması Sözleri ve Alıntıları

Üretimin Aynası Ya da Tarihi Materyalist Eleştiri Yanılsaması sözleri ve alıntılarını, Üretimin Aynası Ya da Tarihi Materyalist Eleştiri Yanılsaması kitap alıntılarını, Üretimin Aynası Ya da Tarihi Materyalist Eleştiri Yanılsaması en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yarattığı nesnel dünyada insana da nesnel bir yer veren üretim, çalışma, değer gibi şeyler - bütün bunlar şu işlemsel ayna, şu bir tür üretken ben adlı idealin yansıttığı tükenmiş insanın (gölgesinin) kendilerine bir amaç kazandırdığı yapıtları aracılığıyla durdurak bilmeksizin çözmek zorunda kaldığı düşgücü ürünleridir - karşımı­za yalnızca değişim değeri sisteminin belirleyebildiği randıman adlı ekonomik bir saplantı şeklinde değil, daha derinlere inildi­ğinde ekonomi politik adlı bir ayna, aşırı belirleyici bir kod, bir başka deyişle yalnızca kendi kendini üreten, dönüştüren ve değere benzeten bir insan kılığında da çıkabilmektedir. İnsanın kendi kendisinin gösterilenine dönüştüğü, aslında bir yeniden canlandırma düzenine ait olduğu sanılan bu müthiş fantazm, biçimlendiremediği bir kendi kendini dışavurma ve birikim sürecinde de­ğer ve anlamın içeriğini temsil etme gayretindedir.
Nereye baksanız karşınıza bir üretim söylevi çıkıyor. Nesnel amaçlara da sahip olsa, kendi kendine büyü­meyi de amaçlasa bu üretkenlik sonuçta bir değer gibi algılanmaktadır. Üretim hem sistemin hem de radikal eleştirisinin leitmotifidir! Terimler üzerindeki bu türden bir consensus insanda kuşku uyandırmaktadır. Radikal bir alternatif sunmakla yükümlü olan devrimci söylev bir üretim metaforundan başka bir şey değilse - olayın temelinde ekonomi politiğin gerçeklik ilkesine boyun eğen ayartılmış bir kavram değişikliği vardır - o zaman bunun tehlikeli bir metafor olduğunu ya da radikal bir alternatif olmadığını çünkü üretkenlik söyleviyle bulaşan metaforik bir enfeksiyon olmanın ötesine geçerek genel üretim şeması dışına çı­kabilmesinin ya da onu aşıp geçebilmesinin mümkün olmadığını bir başka deyişle mevcut düzene tamamen boyun eğmiş olduğunu kabul etmek gerekecektir.
Reklam
Radikal bir ekonomi politik görüntüsü sunmanın yolu tüketim kavramının ardına gizlenen bir gereksinimler antropolojisiyle, kullanım değerine ait maskelerin yanı sıra üretim, üretim bi­çimi, üretim güçleri, üretim ilişkileri, vb kavramların maskeleri- nin de düşürülmesinden geçmektedir. Radikal eleştiri ve ekonomi politiği aşıp geçmenin yolu, marksist çözümlemenin tüm temel kavramlarının sorgulanmasından geçmektedir. Devrimci kuramın ortaya atılmasına neden olan şu üretim güçleri aksiyomatiğiyle, üretim biçimleri diyalektiğinin genetik açıklaması ne durumdadır? Hem insanın sahip olduğu bir genetik servet hem de tarihin motoru olarak gösterilen şu çalışma gücü ne durumdadır? “İnsan yaşantısının maddi üretiminden başka bir anlama sahip olamayan” şu tarih ne durumdadır? “Demek ki ilk tarihi olgu bu gereksinimleri karşılayan araçların üretimidir. Her türlü tarihsel açıklamanın temel koşulu olan maddi yaşam, insanların hayatta kalabilmek için binlerce yıldan bu yana gün be gün, saat be saat yaşamak zorunda oldukları bir süreçtir.” {Alman İdeolojisi)
Üretim güçlerinin özgürleştirilmesiyle, insanınki birbirine karıştırılmaktadır. Bu bir devrimci gündem maddesi midir yoksa ekonomi poliliğe ait bir gündem maddesi mi? Hemen herkes, özellikle de "insanları hayvanlardan ayıran ilk eylem düşünmek değil var olmalarını sağlayan araçların üretimidir" (insan neden hep hayvandan ayrılma eğilimindedir ki? İnsanlığın bizde sabit bir fikir haline gelmesine neden olan şey yine ekonomi politiktir - neyse bununla zaman yitirmeyelim) diyen Marx için bu nihai hedef apaçık ortadadır.
"insanları hayvanlardan ayıran ilk eylem düşünmek değil var olmalarını sağlayan araçların üretimidir".. insan neden hep hayvandan ayrılma eğilimindedir ki? İnsanlığın bizde sabit bir fikir haline gelmesine neden olan şey yine ekonomi politiktir.
Yerli yersiz meıaforlaşıırılan bu mevcut düzenin kendisi bir metafor olarak değerlendirilemez mi? Bu durumda mevcut düzenin dayanığı gerçeklik ilkesinin bir kod, bir sayı ya da bir yorumlama sisteminden başka bir şey olabilme şansı var mıdır? Marx, homo oecenomicus adlı hikayeyi yani sistem, değişim değeri, pazar, artı değer ve biçimlerinin doğallaştırılma sürecini özetleyen bu miti yıkmıştır. Ancak bunu işgücünü bir eylem olarak ortaya çıkarabilmek, çalışmanın ("pro-ducere") insanın değer üretmesini sağlayan özgün bir güç olduğunu gösterebilmek amacıyla yapmıştır. Oysa bu durumda böyle bir girişimin her türlü insani malzeme, arzu ve değiş tokuş olasılığını değer, amaç ve üretim terimleriyle kodlamaya yönelik bir simülasyon modeli ya da nedensiz bir sözleşmeye indirgeme niyetinde olup olmadığı sorusunun sorulması gerekmektedir.
Reklam
Yerli yersiz metaforlaştırılan bu mevcut düzenin kendisi bir metafor olarak değerlendirilemez mi? Bu durumda mevcut düzenin dayattığı gerçeklik ilkesinin bir kod, bir sayı ya da bir yorum- lama sisteminden başka bir şey olabilme şansı var mıdır? Marx\ homo oecenomicus adlı hikayeyi yani sistem, değişim değeri, pazar, artı değer ve biçimlerinin doğallaştırılma sürecini özetleyen bu miti yıkmıştır. Ancak bunu işgücünü bir eylem olarak or-taya çıkarabilmek, çalışmanın (“pro-ducere”) insanın değer üretmesini sağlayan özgün bir güç olduğunu gösterebilmek amacıyla yapmıştır. Oysa bu durumda böyle bir girişimin her türlü insani malzeme, arzu ve değiş tokuş olasılığını değer, amaç ve üre- tim terimleriyle kodlamaya yönelik bir simülasyon modeli ya da nedensiz bir sözleşmeye indirgeme niyetinde olup olmadığı sorusunun sorulması gerekmektedir. Çünkü her türlü çözüm olası­lığı, amaç, sayı ya da değerden yoksun bir ortamda üretim, şifre çözümünü zorunlu kılan bir koda benzemektedir. Bu ise, dünyayı nesnel bir yoldan dönüştürmeye (ya da insanın kendi kendini “üretmesine” yani bugün genelleştirilmiş olan insancıllık adlı temayı işlemesine yol açmaktadır oysa burada kendi kendisi “olmaya” çalışan bir insandan değil, bilinçli davranıştan vahşice bir arzu üretimine kadar giden bir kendi kendini “üretmek”ten söz edilmektedir) mahkum edilmiş insanı rasyonel terimlerle açıklar gibi yapan devasa bir bilinçaltı çözümlemesidir. İnsanlar artık hemen her yerde kendilerine sunulan bu değer ve anlam üretim tablosuna göre oynamayı, sorumluluk almayı ve sahneye çıkmayı öğrenmişlerdir.
Devrimci imgelemin (hayal giicü) yakasını bırakmayan hayaletin adı: üretim fantazmıdır. Hiçbir şey bu fantazmın bir üretkenlik romantizmine yol açmasını engelleyememektedir. Üretim biçimini eleştiren düşünceyse üretim ilkesine ses çıkartmamaktadır. Bu düşünceye eklemlenen tüm kavramlar yalnızca üretim içeriklerine ait soy ağacını, tarihi ve