Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü kitaplarını, Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü sözleri ve alıntılarını, Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü yazarlarını, Ve... Sonraki Hayattan Kırk Öykü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
''Birincisi bedenin işlevini yerine getirmeyi bıraktığı zamandır.
İkincisi bedenin mezara sevk edildigi zamanıdır.
Üçüncüsü ise gelecekte isminizin son defa telaffuz edildiği o andır.”
Alırken çok merak etmiştim ama hiçbir şekilde sevmedim, bana çok manasız geldi. Sevdiğim, etkisinde kaldığım, okurken bana keyif veren bir öykü de çıkmadı. Son derece sıkıldım bu kitaptan.
Toplumsal gelişimlerinin bir noktasında bu varlıklar şu soruları sormaya başladılar: Neden buradayız? Varoluşun amacı nedir? Zamanla bunların çok zor sorular olduğu ortaya çıktı. Sorular öyle zordu ki, varlıklar onlara doğrudan saldırmak yerine, yanıtı bulmaya atanmış gelişkin makineler yapmaya karar verdiler. Böylece onlarca neslin emeğini bu makinelerin yapımına adadılar. Bizler işte o makineleriz
Birden insan olduğunu hayal eden bir kelebek ya da daha kötüsü kavanoz içinde bir beyin olabileceğinizden şüphe etmeye başlarsınız. Deneyimlediğiniz görüntü ve sesler, koku ve tatlar ise rüyanın bir parçasıdır. Dolayısıyla uyanmak benekli kanatlarınız olup olmadığını veya bir cam kavanozu mesken tutup tutmadığınızı anlamak için ölümü beklemişsinizdir.
Tanrı sandığından daha az kontrol sahibi olduğunu çok geçmeden keşfeder. İnsanların sayısı çok fazladır. İyi şeyler iyi insanların, kötü şeyler de kötü insanların başına gelsin diye uğraşır ama bunu hayata geçirecek teknolojiye sahip değildir. Kan dökme giderek artar ve Asurlular ile Babilliler tarafından devam ettirilir; Greko-Makedonyalılar komşularına saldırır; Romalılar saldırılara başlar, ta ki Barbar ve Got kuşatmalarına dek. Bizans yükselir ve kanlı biçimde düşer, Çinliler kandırır ve hücuma geçer, Avrupalılar kendilerini birbirlerinin üstüne atarlar. Tanrı'nın topraklarının parlak renkleri insan kanıyla kararmaya başlar ve Onun bunu durdurmak için yapabileceği çok az şey vardır. Tüm bunlar olup biterken insanın çare dileyen, birbirlerine karşı yardım talep eden sesi Ona ulaşır. O ise kulaklarını tıkar ve yağmalanmış köylerin çığlıkları, yaralı askerlerin duaları, Auschwitz'ten gelen yakarışlar karşısında inler. İşte bu yüzden şimdi kendisini odasına kapamıştır ve geceleri elinde Frankenstein ile gizlice çatıya çıkarak, Doktor Victor Frankenstein'ın kendi elleriyle yarattığı acımasız canavarın kutup buzları üzerinde yine onunla alay edişini tekrar tekrar okur durur. Ve Tanrı tüm yaradılışın kaçınılmaz biçimdeşöyle sonlandığını düşünerek avunur: Aciz kalan Yaratıcılar, kendi elleriyle yarattıklarından köşe bucak kaçarlar.
Ölüm sonrası yaşama eriştiğinizde, Mary Wollstonecraft Shelley'nin bir tahtta oturduğunu görürsünüz. Etrafındaki melekler ona hizmet etmekte ve onu korumaktadır. Birkaç sorunun ardından Tanrı'nın en sevdiği kitabın Shelley'nin yazdığı Frankenstein olduğunu keşfedersiniz. Tanrı geceleri oturup kudretli elleriyle yıpranmış kitabı kavramakta, arada bir okuyup dalgın dalgın göğe bakmaktadır. Tıpkı Victor Frankenstein gibi, Tanrı da kendisini bir doktor, eşi benzeri olmayan bir biyolog gibi görmektedir ve yaşamın yaratılışına ilişkin her öyküyle arasında derin, acılı bir ilişki vardır. Cansızlara can katma konusunda söyleyecek pek çok sözü vardır. Yarattığı varlıkların çok azı yaratmanın zorluklarına uzun uzadıya kafa yormuştur ve Mary'nin bu kitabı yazması Onu konumunun getirdiği yalnızlıktan biraz olsun kurtarmıştır. Frankenstein'ı ilk okuduğunda Tanrı, söz konusu sürecin fazlasıyla basitleştirilmesi yüzünden kitabı eleştirmeye başlamıştır. Ancak sonuna ulaştığında kitap yeniden gönlünü kazanmıştır. Birisi ilk defa Onu anlamıştır. İşte o zaman Mary'i huzuruna çağırmış ve onu tahta oturtmuştur.
Tanrı aylar boyu cennetteki evinin salonunda, boynu hasırotu gibi bükük, üzgün üzgün dolanır durur. Kuyruk uzadıkça uzar. Danışmanları Ona karar verme işini devretmesini önerir ama O insanlarını, başkasına teslim edemeyecek kadar sevmektedir. Bir karamsarlık anında aklından, meseleleri kendi aralarında halledene dek herkesi berlirsiz bir
Muhteşem bir yolculuk bekler sizi. Uolda korkulara rastlar onları alt edersiniz, kendinizden şüphe nehirleriyle karşılaşır, onları geçersiniz, kibrinizin zirvelerini farkeder, oradan aşağı inersiniz, tepenizde gezinen kendine acıma bulutlarını ayırt eder , altlarından yürüyüp geçersiniz. Yolun sonuna geldiğinizde özgüveniniz artık güçlenmiştir ve yaratıcınızla yüzleşmeye, başyapıta şeklini veren o dehayı bir anlığına da olsa görmeye hazır olduğunuza inanırsınız.